LXXVI
İçimizde kıvılcımını taşıyan o cevheri ateşleyecek, duymadığımız kokuları duyuracak, görmediğimiz resimleri gösterecek, hissetmediklerimizi hissettirecek olan farkındalığı bize şairler öğretir. Şuur ayaklanmasını şiar edinen hakiki şairler, özünde hakikatin müptelasıdır. Şiirleri de bundan izler taşır.
LXXVII
Şiir bir üst dilin peşindedir. Kurmaca ve gerçeklik arasında bağları gerçeklikle perçinlenmiştir.
LXXVIII
İtalo Calvino, La Poubelle Agreee başlıklı yazısında: “Ev işleri arasında, belli bir beceri ve tatmin duygusuyla yapabildiğim tek şey, çöpü dışarı çıkarmak” olduğunu ifade eder. Bu işi belirli aşamalara bölen Calvino önce mutfaktaki çöpü garajdaki çöpe boşaltıp sonra bu büyük çöp kutusunu evin dışındaki kaldırıma, oradan da çöpçülerin çöp kamyonlarına boşaltacakları yere taşıma olarak aktarır. Birbirine sürekli ikameli bir biçimde eklemlenen süreç aslında tek bir amaçla anlatılır: çöpü dökmek. Çöpü dökmek belirli bir amacın sonucunu açıklar. Süreci açıklamaz. Süreç, Calvino’nun “çöp dökmek” anlatısı üzerinden aktırıldığında salt şiir yazmak için şiir yazmak, bir erek boşluğuna sürükler şairi. Bunun için bir dert, bir ağrı gerekmektedir. Bu dert belki de evin kokmaması için çöpün dışarıya atılması gerekliliği gibidir. Şiir de şairi kemiren tüm olay ve olguların bir şekilde yazıya dökülme, yazıda vücut bulma arzusuna işarettir.
LXXIX
Şiirin şair nezdindeki anlamı her daim yarım kalmıştır. Bütün şairlerin şiir tanımları kendi yarım kalan anlamlarına dönük bir nevi “tamamlama” projesidir. Şiirini yazan şair, bu eksikliğini bir nevi de olsa gidermiş, sudaki balık misali, suyun yüzeyine çıkıp soluklanmıştır.
LXXX
Her biten şiir, başlayacak olan yeni bir şiirin habercisidir ve hiçbir şair son şiirini asla yazamaz.
LXXXI
Şiirin hayatla imtihanı ve irtibatı vardır. Şiir, hayatın olağanca akışı içerisinde durup farkı fark etme sanatıdır. Hızla akıp giden görüntüler arasından sadece belirli bir görüntüyü gösterme biçimidir.
LXXXII
İnsanlık hızla akıp giden bir trenle ömür yolculuğunu tamamlamaya çalışır. Şairler, bu yolculukta ellerindeki çeşitli resimlerle insanlara hakikati göstermeye çalışırlar. Her resim, gören her kişinin zihin dünyasında farklı anlamlara bürünür. Çünkü herkesin baktığı taraf kendine özgüdür.
LXXXIII
Şiir; ellerini nasıl ve nereye koyacağını bilmeyenlerin işidir. Bu bir tedirginlik ifadesidir ve her şair, bu dünyanın en tedirgin insanıdır. Çünkü şairlerin elleri, herhangi bir masada, çay içilen bir masada, imza atılıp şarkı söylenecek bir masada, öyle kenetlenmeden duramaz.
LXXXIV
Bir bağımlılık biçimidir şiir, ona müptela olana döker içini.
Bilal Can
Resiim: Ferenc Pataki
1 Yorum