Şiir yağmacılığı en çok âşık/halk şiirinde görülür. Âşık şairler genelde yüksek tahsil görmemiş, bazısı bütünüyle ümmi, şiirlerini daha çok irticalen söyleyen ve saz ile icra eden şairlerdir. Bu şiirlerin kayıtları da titiz bir şekilde tutulmamış, cönknamelerin güvenilirliği ise tartışmaya açıktır. Şiir tarihimizin en fazla yağma edilen şairlerinin başında Karacaoğlan gelir. Sonraki dönem şairleri onun şiirlerini alarak üzerinde az bir değişiklik yapıp kendilerine mâl etmişlerdir. Karacaoğlan da bazen bu yola başvurarak kendinden öncekilerin birkaç şiirini almıştır. Bunlar intihal olarak değerlendirilebilir mi? Bence hayır. Edebiyatta intihal müessesini devreye çok fazla sokmamak lâzım. Özellikle gelenekli edebiyatlarda taklit, etkilenme ve yağmalama hadiselerini engellemek mümkün değildir. Bu nedenle bu yazı serisine taklitten tekâmüle başlığını koymuştum; gelenekli edebiyatlar taklitle tekâmül eder, etkiye açık olarak etki oluşturur. Üslupta özgünlüğe ulaşanlar öne çıkar ve geleceğe kalır. Nitekim âşık/halk şiiri binlerce şairi içinde barındırsa da adı bugüne kalan 15-20 şair vardır. Bunların da yarısı 19-20. asırlarda yaşamıştır.
Karacaoğlan’ın en meşhur şiirlerinden biri Pir Sultan Abdal’a naziredir veya ondan (ç)alınmadır. İnceleyelim:
I.
Ben de şu dünyaya geldim geleli
Ağır çifte döner harmanım mı var
Neyleyim dünyanın dolu malını
Hesabın görmeğe fermanım mı var
Bu mülkün hesabın bizden sorarlar
Anın için elin çekmiş veliler
Harami var deyi korku verirler
Benim ipek yüklü kervanım mı var
Yitir şu gönlünden hileyi yitir
Ceht eyle elini anana yetir
Bana derler gam yükünü sen götür
Benim götürecek dermanım mı var
Talib ol ki pir önüne gidesin
Feleğin kahrıyla gamın yudasın
Durmuş ağır ağır minnet edersin
Benim felek ile demlerim mi var
Pir Sultan Abdal’ım derdim öğerler
Ağu oldu emdiceğim şekerler
Güzel sevdim deyi adım çekerler
Benim Pir’den gayrı sevdiğim mi var
II.
Üryan geldim yine üryan giderim
Ölmemeğe elde fermanım mı var
Azrail gelmiş de can talep eyler
Benim can vermeğe dermanım mı var
Dirilirler dirilirler gelirler
Huzur-u mahşerde divan dururlar
Harami var deyi korku verirler
Benim ipek yüklü kervanım mı var
Er isen erliğin meydana getir
Kadir Mevla’m noksanımı sen yetir
Bana derler gam yükünü sen götür
Benim yük götürür dermanım mı var
Karac’oğlan der ki ismim öğerler
Ağu oldu yediğimiz şekerler
Güzel sever deyi isnad ederler
Benim Hak’tan özge sevdiğim mi var
Karacaoğlan, şiiri Pir Sultan Abdal’dan gayet usturuplu bir şekilde (ç)almış. Fakat (ç)almakla kalmayıp kendinden bir şeyler de katmış. İki şiirin ilk kıtalarına bakıldığında Karacaoğlan’ın daha şairane bir giriş yaptığı görülüyor. Pir Sultan’ın “Ben de bu dünyaya geldim geleli” mısraı klişe bir ifadedir, şiiriyet bakımından zayıftır. “Üryan geldim yine üryan giderim” ifadesi şiiriyet bakımından tercihe şayandır. Yanı sıra Karacaoğlan’ın “Er isen erliğin meydana getir” mısraıyla başlayan kıtası, Pir Sultan’ın benzer kıtasına göre daha çarpıcı. Pir Sultan üçüncü ve dördüncü kıtalarda nasihat verici bir edaya bürünüyor. Nasihatler genelde basmakalıp sözler olduğundan şiiri gölgede bırakırlar; nasihat veren özgün bir üslûba ulaşamamışsa hele. Bu kıtalarda da şiir gölgede kalmıştır. Karacaoğlan böyle bir şeye tevessül etmemiş. “Kadir Mevla’m noksanımı sen yetir” mısraıyla şiirine bir dua mahiyeti kazandırmakla yetinmiş. Bu bakımdan Pir Sultan’ın yüzü halka dönükken, Karacaoğlan’ın yüzü Hakk’a dönüktür. Nitekim ilki, şiirini Pir’e bağlayarak sonlandırmış: “Benim Pir’den gayrı sevdiğim mi var?”
İkincisi Hakk’a: “Benim Hakk’dan özge sevdiğim mi var?”
Karacaoğlan’ın şiiri daha sonra yazılmasına rağmen o kadar fazla hüsnü kabul bulmuş ki, çoğu kimse Pir Sultan Abdal’ın yukarıdaki şiirinden habersizdir. Aslını geçen bir taklit, asıl muamelesi görür.
Feyyaz Kandemir
TAKLİTTEN TEKÂMÜLE SERİSİ
Taklitten Tekâmüle I: Türk Şiirinde Mükemmelin İzini Sürmek
Taklitten Tekâmüle II: Meyveyi Tadarken Tohumu Hatırlamak
Taklitten Tekâmüle III: Fuzûlî’nin Fazileti
Taklitten Tekâmüle IV: Güzelin Tazesi, Eskinin Yenisi