Yazarımız Serdar Kocabaş, Jose Saramago’nun “Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş” kitabı üzerinden ölüm düşüncesini anlatıyor.
***
İç sesini kitaplarla teyit eder insan. Kitaplar göründüğü gibi değildir. İçine girdikleri zihinlerde anlam bütününü öncelikle bozar, parçalara ayırır ve sorgulamalara kapı aralarlar. Böyledir, kitaplar insanda sürekli yaşar. “Çağırma, seslenme” kavramları kitaplar için de geçerlidir. Kitap çağırır, kendine doğru bir ulaması vardır sayfaları arasına sıkıştırdığı. İkra’nın bir manası da çağırmaktır. Kitap insanı kendine çağırır, kendine ve insanı insana aynı zamanda.
Eskimeden, çağları delen sesleriyle devamlı seslenen, çağıran, sesini duyurmaya çalışan kitaplar insanlık tarihinde önemli bir yere sahiptir. İnsanlar bu kitapların çağrılarına sürekli kulak kabartır ve onlar da sesleriyle bu insanlara seslenmeye devam eder.
Bu kitaplardan biri1998 Nobel Edebiyat Ödülünü alan Jose Saramago’nun Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş kitabıdır. Kitabı açanlar öncelikle şu cümle ile karşılaşır: “İnsan olmanın ne demek olduğunu her geçen gün daha az bileceğiz.” [kehanetler kitabı]
Roman, ölümün ortadan kalkmasıyla insanlığın gireceği durumu sorguluyor. “Ertesi gün hiç kimse ölmedi. Bu olay, yaşamın temel kurallarına taban tabana zıt olduğundan, insanların ruhlarında büyük bir huzursuzluğa neden olmuş, her açıdan etkilemişti, zira dünya tarihinin kırk ciltlik külliyatında göstermelik için bile olsa böylesi bir duruma rastlanmıyordu(…)”(syf 11) Ölümün ortadan kalkmasıyla başlayan hikâye, ölümü sorgularken onun gerekliliği ve insanlık için önemini zihinde canlandırıyor.
Ya Ölüm Olmasaydı
Bir ömür ölüm büyütürüz de farkına varmayız. Doğum ölüme gidiştir, ölüme doğuştur. Zira doğmayan ölmez, ölemez. Hayat ölüme giden bir yol, ölümü besleyen, büyüten bir süreçtir bu haliyle. Ölüm ise, insan doğduğunda kendisine zamanı tayin edilen bir bedensel yok oluş hali belki de. Her nefes alıp verişler hayattan bir an çalmak gibi görünse de durum tam tersidir. Zira her nefes alıp verişinde ölüme bir nefes daha yaklaşırsın. Ölüm nefes almanı ister sürekli, ister ki sana ulaşabilsin. Son nefesin ise ölümün olur, ölümün sıcak nefesidir senin son nefesini içine çeken. Saramago kitabında bir paradoksu zihinlere yerleştiriyor. Ya ölüm olmasaydı.
Tüm canlılar için doğal olan ölmektir. “Ölümler ancak doğal gidişatın dışına çıktığında ve artış kaydettiğinde endişe verebilir.” (syf 16) Bu gerçeklik bizim dışımızda gerçekleşen bir düzenin sonucu olarak karşımızda durmaktadır.
Ölümün ortadan kalkmasıyla birçok şey sorgulanmaya başlanacak ve bu durum toplumsal travmaların yoğun biçimde hissedileceği anlamına gelecektir. Saramago, ölüm olmasaydı dedikten sonra ölümden etkilenecek kurumları anlatır. Örneğin; “ölüm ortadan kalktığında, diriliş de olmayacaktır, diriliş umudu ortadan kalktığında da kilise yok olur” (syf 18)Ölümün ortadan kalkmasından sonra bu durumdan en çok etkilenen diğer bir kesim ise cenaze levazımatı ile uğraşan kişiler. Diğer bir gurup ise sigorta şirketleri…
Ölüm olmayacak, insanlar yaşlanacak, yürüyemeyecek, hayatla tek bağlantıları sadece nefes alıp vermekten öteye geçemeyecektir. İnsanlar yaşayan bir ölü haline gelecek, ölümleri gecikenler o son an olan “sekarat” halinden kurtulamayacaklar. Bu yüzden de bakıma muhtaç kişilerin sayısında yoğun bir biçimde artış olacaktır. “Çok büyük bir yaşlı kitlesi yer alacak, bu kitle bir piton yılanı gibi, çoğunluğu mutlu son yuvalarında personel olarak çalışacak yeni nesilleri yutacaktır; bu nesiller, hayatlarının büyük bölümünü her yaştan yaşlılara bakarak geçirdikten sonra, babalarından, dedelerinden, büyük dedelerinden, büyük büyük büyük dedelerinden oluşan sonsuza kadar giden bu yaşlılar ve çok yaşlılar topluluğunda yerlerini alacaklar(…)”(syf 31)
Hâlbuki ölüm düşüncesi bile insana, “varlığı” hatırlatmaya ve kendi üzerinde düşünmeye başlamasına yeter. En çok korktuğumuz ve ona ulaşmamak için elimizden geleni yaptığımız ölüm, aynı zamanda hayatımıza anlam vermede baş aktörlerden biri. Zıtların birliği bu olsa gerek. Hayat ve ölüm iki kardeş belki de. Kardeşlerin arasındaki sorunları çözen ve zıtları tevhid eyleyen hayatın anlamına doğru yol almış, hakikat perdelerini bir bir kaldırmaya başlamıştır. Ölümün hakikati hayatta gizli, hayatın hakikati ise ölümde. “İnsanlar uykudadırlar öldükleri zaman uyanırlar” kutlu sözünü hatırlamanın zamanı.
KÜNYE: Jose Saramago, Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş, Merkez Kitaplığı, 206 Sayfa
1 Yorum