Muhammet Emin Oyar’ın anlattığı öğrenci profilini hiç biriniz tanımıyorsunuz değil mi?
***
Güz dönemi bitti, tatil başladı. Bize memleket yolu göründü. Sabah otobüse bindik ve ikindi vakti evimize vardık.
Annemi, babamı ve kardeşlerimi uzun zamandır görmemenin getirmiş olduğu bir özlem var tabiî ki. Fakat mutfaktan gelen o güzelim yemeklerin kokusu…
Yemekler hazırlanırken babamla sohbete başladık. Babamın sevdiğim yanlarından biri de sohbet ederken derslerden pek bahsetmemesi. Kendisi de eğitimci olduğu için aramızda şöyle bir diyalog geçer sadece:
Babam: “Dersler nasıl?”
Ben: “İyi işte! Senin dersler nasıl?”
Babam: “Aynı be!”
Sofra hazırlandı, yemeğimizi yedik. Dönem sonu ortalamam 4.00 olsaydı bile anne yemeğinin verdiği bu zevki, sevinci ve heyecanı veremezdi herhalde.
Annemle, babamla, kardeşlerimle ve annemin yemekleriyle yeterince özlem giderdik. Yatma vakti geldi. Yatağımı hazırlayıp yattım ama uyuyamadım. Bu dönem ortalamam öncekilerine göre biraz düşük olduğu için kendimi biraz toparlamam gerektiğini, tatilin de bunun için güzel bir fırsat olabileceğini düşündüm. Önümüzdeki dönem göreceğimiz derslerin konuları hakkında pek bilgimiz olmadığı için en azından yabancı dilimi geliştirebilir, bol bol kitap okuyabilir, bölümümle alakalı araştırmalar yapabilirdim. Bu sayede önümüzdeki dönemler için de sağlam bir çalışma disiplini oturtabileceğimi düşündüm. Buna zaman kaybetmeden başlamak gerekiyordu. Sabah ola hayrola deyip uykuya daldım.
Sabah olduğunda beni kardeşlerim uyandırdı. Kahvaltı hazırlanmış, beni bekliyorlarmış. Ben de kalktığım gibi elimi yüzümü yıkadım, daha havluyla kurulanmadan sofraya oturdum. Annem kahvaltı heyecanımı gördüğünde pek üzüldü. “Sana orada bir şey yedirmiyorlar mı kuzum?” demekten alamadı kendini.
Makarnasız akşam yemeğinden sonra yumurtasız sabah kahvaltısı da mükemmeldi. Midem böyle şeylere alışık olmadığı için bir müddet rahatsızlanacağımdan da korkmadım değil.
Kardeşlerim kahvaltıdan sonra hemen televizyonun başına geçtiler. Ben de biraz kitap okumak için yan odaya geçtim. Okuduğum kitabın daha ilk sayfası bitmeden dikkatim televizyondaki belgesel tarafından dağıtılmıştı. Biz pek televizyon seyretmezdik. Sadece sabah ve akşam haberlerini seyrediyorduk. Meraktan değil de dikkatim dağıldığı için şu programa bir bakayım dedim. Oturdum ben de televizyonun başına. Adeta büyülenmiştim. Ne güzel şeylerdi onlar öyle. Vida somonu nasıl yapılır, dünyanın en kirli işleri, saçma sapan deneyler, hurdalıkta kapışmaca… Bunlar olmadan nasıl da yaşıyormuşuz, mana veremedim.
Karnımın da acıkmasıyla vaktin öğlen olduğunu anladım. Günün uyumadığım kısmının üçte biri televizyon karşısında geçmişti. Hâlbuki kitap okuyacaktım. Yemeği yedikten sonra internetten bölümümle ilgili araştırmalar yapmaya karar verdim. Bu kitap okumaktan daha kolay görünüyordu.
Bilgisayarı açtım. İnternete girdim. Google’a bir şey danışacaktım ki önce Facebook ve Twitter hesaplarımı kontrol edeyim dedim. Facebook’a girdim. Bir sürü bildirim, birkaç tane de arkadaşlık isteği vardı. Bildirimlerin çoğu da her zamanki gibi oyun istekleriydi. Arkadaşlarımın paylaşımlarına göz atarken okuldan bir arkadaşım sohbet kısmından bana dert yandı. Oyun isteklerini neden kabul etmediğimi, kabul edersem tavuk çiftliğini tamamlayacağını söyledi. “Benim ne işim olur oyunla” desem de, ne yaptı ne etti beni o oyuna başlattı. Birkaç saat sonra onun gönderdiği isteklerden daha fazlasını ben ona gönderdim. Keçinin, tavuğun müptelası oldum. Bizim araştırma işi de böylece yattı.
Akşam oldu. Koca gün boyunca kitap da okuyamadık, araştırma da yapamadık. Kardeşimin birkaç tane İngilizce hikâye kitabı olduğu aklıma geldi. Onlardan birini okumaya karar verdim. Birkaç sayfa okuduktan sonra telefonum çaldı. Lise yıllarından bir arkadaşım aramıştı. Uzun sohbetin ardından memlekette olduğumu söyledim. O da “Ee! Ne duruyorsun? Hadi çık dışarı da görüşelim. Uzun zaman oldu görüşmeyeli” deyince. Hemen hazırlanıp dışarı çıktım.
Sonuç: Tatilimin neredeyse tamamı böyle geçti. Ailemle ve arkadaşlarımla hasret giderdim. Bol bol yemek yedim. Buğday hasat edip, inek besledim. Bunların yanında kitap da okudum. Bir aylık tatile göre az da olsa, “hiç okumadım” demekten iyidir. Bunun yanında yine az olmakla beraber araştırmalar yaptım ve yeni İngilizce kelimeler öğrendim. Anlaşıldığı üzere aslında ders çalışma isteği olan bir gencim. Dua edin de bundan sonra daha iyi olsun…
Muhammet Emin Oyar
Yazının ilk bölümü:
8 Yorum