Zamanın Nasıl Geçtiğini Dönem Sonu Transkriptine Baktığında Anlayan Gencin Bir Günü 2

Muhammet Emin Oyar’ın anlattığı öğrenci profilini hiç biriniz tanımıyorsunuz değil mi?

***

Güz dönemi bitti, tatil başladı. Bize memleket yolu göründü. Sabah otobüse bindik ve ikindi vakti evimize vardık.

Annemi, babamı ve kardeşlerimi uzun zamandır görmemenin getirmiş olduğu bir özlem var tabiî ki. Fakat mutfaktan gelen o güzelim yemeklerin kokusu…

Yemekler hazırlanırken babamla sohbete başladık. Babamın sevdiğim yanlarından biri de sohbet ederken derslerden pek bahsetmemesi. Kendisi de eğitimci olduğu için aramızda şöyle bir diyalog geçer sadece:

Babam: “Dersler nasıl?”

Ben: “İyi işte! Senin dersler nasıl?”

Babam: “Aynı be!”

Sofra hazırlandı, yemeğimizi yedik. Dönem sonu ortalamam 4.00 olsaydı bile anne yemeğinin verdiği bu zevki, sevinci ve heyecanı veremezdi herhalde.

Annemle, babamla, kardeşlerimle ve annemin yemekleriyle yeterince özlem giderdik. Yatma vakti geldi. Yatağımı hazırlayıp yattım ama uyuyamadım. Bu dönem ortalamam öncekilerine göre biraz düşük olduğu için kendimi biraz toparlamam gerektiğini, tatilin de bunun için güzel bir fırsat olabileceğini düşündüm. Önümüzdeki dönem göreceğimiz derslerin konuları hakkında pek bilgimiz olmadığı için en azından yabancı dilimi geliştirebilir, bol bol kitap okuyabilir, bölümümle alakalı araştırmalar yapabilirdim. Bu sayede önümüzdeki dönemler için de sağlam bir çalışma disiplini oturtabileceğimi düşündüm. Buna zaman kaybetmeden başlamak gerekiyordu. Sabah ola hayrola deyip uykuya daldım.

Sabah olduğunda beni kardeşlerim uyandırdı. Kahvaltı hazırlanmış, beni bekliyorlarmış. Ben de kalktığım gibi elimi yüzümü yıkadım, daha havluyla kurulanmadan sofraya oturdum. Annem kahvaltı heyecanımı gördüğünde pek üzüldü. “Sana orada bir şey yedirmiyorlar mı kuzum?” demekten alamadı kendini.

Makarnasız akşam yemeğinden sonra yumurtasız sabah kahvaltısı da mükemmeldi. Midem böyle şeylere alışık olmadığı için bir müddet rahatsızlanacağımdan da korkmadım değil.

Kardeşlerim kahvaltıdan sonra hemen televizyonun başına geçtiler. Ben de biraz kitap okumak için yan odaya geçtim. Okuduğum kitabın daha ilk sayfası bitmeden dikkatim televizyondaki belgesel tarafından dağıtılmıştı. Biz pek televizyon seyretmezdik. Sadece sabah ve akşam haberlerini seyrediyorduk. Meraktan değil de dikkatim dağıldığı için şu programa bir bakayım dedim. Oturdum ben de televizyonun başına. Adeta büyülenmiştim. Ne güzel şeylerdi onlar öyle. Vida somonu nasıl yapılır, dünyanın en kirli işleri, saçma sapan deneyler, hurdalıkta kapışmaca… Bunlar olmadan nasıl da yaşıyormuşuz, mana veremedim.

Karnımın da acıkmasıyla vaktin öğlen olduğunu anladım. Günün uyumadığım kısmının üçte biri televizyon karşısında geçmişti. Hâlbuki kitap okuyacaktım. Yemeği yedikten sonra internetten bölümümle ilgili araştırmalar yapmaya karar verdim. Bu kitap okumaktan daha kolay görünüyordu.

Bilgisayarı açtım. İnternete girdim. Google’a bir şey danışacaktım ki önce Facebook ve Twitter hesaplarımı kontrol edeyim dedim. Facebook’a girdim. Bir sürü bildirim, birkaç tane de arkadaşlık isteği vardı. Bildirimlerin çoğu da her zamanki gibi oyun istekleriydi. Arkadaşlarımın paylaşımlarına göz atarken okuldan bir arkadaşım sohbet kısmından bana dert yandı. Oyun isteklerini neden kabul etmediğimi, kabul edersem tavuk çiftliğini tamamlayacağını söyledi. “Benim ne işim olur oyunla” desem de, ne yaptı ne etti beni o oyuna başlattı. Birkaç saat sonra onun gönderdiği isteklerden daha fazlasını ben ona gönderdim. Keçinin, tavuğun müptelası oldum. Bizim araştırma işi de böylece yattı.

Akşam oldu. Koca gün boyunca kitap da okuyamadık, araştırma da yapamadık. Kardeşimin birkaç tane İngilizce hikâye kitabı olduğu aklıma geldi. Onlardan birini okumaya karar verdim. Birkaç sayfa okuduktan sonra telefonum çaldı. Lise yıllarından bir arkadaşım aramıştı. Uzun sohbetin ardından memlekette olduğumu söyledim. O da “Ee! Ne duruyorsun? Hadi çık dışarı da görüşelim. Uzun zaman oldu görüşmeyeli” deyince. Hemen hazırlanıp dışarı çıktım.

Sonuç: Tatilimin neredeyse tamamı böyle geçti. Ailemle ve arkadaşlarımla hasret giderdim. Bol bol yemek yedim. Buğday hasat edip, inek besledim. Bunların yanında kitap da okudum. Bir aylık tatile göre az da olsa, “hiç okumadım” demekten iyidir. Bunun yanında yine az olmakla beraber araştırmalar yaptım ve yeni İngilizce kelimeler öğrendim. Anlaşıldığı üzere aslında ders çalışma isteği olan bir gencim. Dua edin de bundan sonra daha iyi olsun…

Muhammet Emin Oyar

Yazının ilk bölümü: 

https://edebifikir.com/deneme/zamanin-nasil-gectigini-donem-sonu-transkriptine-baktiginda-anlayan-gencin-bir-gunu.html

 

DİĞER YAZILAR

8 Yorum

  • melike , 02/02/2013

    çok güze

  • ömer ertürk , 25/01/2013

    olaya müdahil olmak durumunda kaldığımdan mütevellid zatımı hoş karşılamanızı Rabbimden niyaz ediyorum. Sezai Karakoç bana; “ben yazdığım hiçbir şiire geri dönüp düzeltmedim, ilk anda ne yazdıysam şiir öyle kaldı.” demişti. sanırım Mustafa Kutlu’nun kastettiği de budur. yazıya ve/veya şiire geri dönmemekten kasıt yazılanı değiştirmemektir yoksa yazım yanlışı elbette okunup düzeltilir. zira bu iki şahısın da birçok kitabını okudum ve hiç yazım yanlışına veya anlatım bozukluğuna rastlamadım (rastladıklarım bilerek yapılmış olduğundan bunları anlatım bozukluğundan saymıyorum) teşekkürler. ben de kendimi seviyorum, sağolun.

    • mümtaz ve nuran , 25/01/2013

      Ben de cevap verebilirim size sanırım. Yani elbette doğru anladım sizin gibi. Yazım yanlışları düzeltilmesi gereken tashihler.
      Ben yazdığım yazıları kastettim. Fakat yazdıklarınıza geri dönüp bakmıyorsanız, yorumlara, maillere de bakmıyorsunuz. Kötü ya da iyi.. Bir alışkanlık. Zaten Üstadın ve Kutlu’nun yazdıklarını düzelten büyük ihtimalle kendileri değil editörler..
      Bu durumda benim tashih hatalarımı da site editörleri düzeltmeli aslında :)
      Ama ben yine de dikkatli yazacağım, siz sevgili okurların rahatsız olmaması adına.. Ki tashihler beni de çok rahatsız etmiştir hep..

  • afillisessizlik , 25/01/2013

    Site, konuların özgünlüğü ve üslup/biçim namına çok güzel işler yapıyor ama bu yazı elbisedeki yama gibi durmuş, bu dönem gençliği içerisinde düşünen hatta bunu bilgisayar tuşları vasıtası ile yazan gençlik olması güzel ama yazı ilköğretime giden çocuğa öğretmeninin sorduğu ”çocuklar tatilde ne yaptınız” sorusuna verilmiş cevap gibi. ”Sen de yaz” isimli bir bölüm mü vardı bu sitede? Çocuk! kalbin kırılmasın, niyetimiz belli…

  • taha tamer bayram , 24/01/2013

    Muahmmet Emin Oyar;

    Çok güzel bi yazı, kaleminin mürekkebine muhabbet ilhak olsun İnşaAllah…

    Öğrenciyken bu farkındalığı yakalamış olman; aslında durumun o kadar da vahim olmadığına, fikrin edebini koruyarak tevazu gösterdiğine işarettir…

  • cengizhan , 24/01/2013

    mümtaz ve nuran, sen iyi yorum yapıyorsun bunu kabul ediyorum ve fakat “yine çok güldüm ben” cümlesindeki gereksiz sözcük kullanımı (ben)ndan anlatım bozukluğu oluşturmuş ve bu sana hiç yakışmamış.

    • mümtaz ve nuran , 25/01/2013

      Ah şu yazdığım yazıları, yorumları tekrar bir okusam bunlar başıma gelmeyecek. Ama Mustafa Kutlu da böyle yazarmış, yazdıklarına geri dönüp bakmazmış. Galiba bundan tekrar okumuyorum, yazdıklarımı sayın cengizhan… Ya da zihnimde beliren cümlecikleri an itibariyle yazıya dökmem
      bir alışkanlık haline geldi. Ama inanın yazılar böyle ortaya çıkıyor..
      Yorumlarım konusundaki olumlu eleştiriniz beni şevklendirmedi değil hani…

      not: Yazdıklarımda bulunması muhtemel anlatım bozukluğu, tashihler için mazur görünüz..

  • mümtaz ve nuran , 24/01/2013

    Yine çok güldüm ben.. Muhammet Emin Oyar’ın öğrenciliği hiç bitmesin, diyerek yazı hakkındaki düşüncelerimin altını çizmek isterdim. Amma ve lakin neme lazım dua niyetine geçer..
    Dua edelim, Allah bol bol kitap versin, aklınız fikriniz kitaplarda olsun..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir