OkunMAyacak Kitaplar

“Okunacak Kitaplar”dan bahseden pek çok mecra var, biz de “okunmayacak kitapları” konu edinelim dedik. Kötü tercüme, intihal, bozuk Türkçe, çarpıtma, iftira, yalan gibi kitabın sicilini bozacak sebepleriyle “okunmayacak” kitapları tespit ediyoruz. Siz de okunmayacak bir kitabı, neden okunmaması gerektiğini anlatan bir cümle yorum bölümümüze yazabilirsiniz.

 

Mehmet Raşit Küçükkürtül

edebifikir’e böyle bir işe giriştiği için teşekkür ederim. inşallah bu soruşturma sık sık yapılır da geniş bir okunmayacak kitaplar bibliyografyası meydana gelir. intihal, çarpıtma, bozuk türkçe gibi kusurları bulunan kitaplara dair birçok şey yazılsa da tenkitlerin çoğu sohbetlerde kalmıştır. yazılanlar ise dergilerde, gazetelerde, dipnotlarda, günlük parçalarında, mektup satırlarında vs. dağınık vaziyette durmaktadır. bir almanak, bir bibliyografya gibi çalışma bugüne değin söz konusu olmamıştır çünkü böyle disiplinli bir iş çıkarmak da hayli zor bir iştir. emek vermek kadar, işin haysiyetini korumak da bir meseledir. ayrıca pişkin intihalcilerin hukuk arayışlarıyla uğraşmak icap edebilir. temenni ederiz ki bir gün bu işi yapan birileri çıkar, şu başlatılan iş de onlara cesaret ve kuvvet verir.

son yüzyılda türkiye ve ortadoğu” isimli dr. mithat atabay imzasıyla paradigma akademi yayınları arasından çıkmış kitap okunmaması gereken kitaplar arasında yer almalıdır. bununla kalmamalı, akademik sıfatları da sorgulanmalı. dil bozuklukları, yanlış bilgiler için kırmızı kaleme müracaat ede ede okurken kitabın sonunda şaka gibi bir intihal vakası ile karşılaştım: “kopyala-yapıştır” yaparken internet tarayıcısından filan aldığınız metin, word’te zemin rengi farkıyla beraber kopyalanır. eğer word programından anlamıyorsanız bunu düzeltemezsiniz. mithat atabay da anlamayanlardan olduğunu göstermiş. kitabı neşreden amatör yayınevinin,  tasarımcısı/mizanpajcısı gerçekte olmadığı için word’te tasarlanan bu kitap da öylece çıkmış. kitaptaki gri zeminli satırları “google”a sorunca, bu uzun paragrafların dışişleri bakanlığının sayfasından olduğu gibi aktarıldığı anlaşılıyordu. mesela benim okuduğum nüshadaki türkiye-fas ilişkilerine dair kısım tamamen bakanlığın sayfasından aparılmıştı. kitabı okuyan arkadaşların ellerindeki yeni baskılarda intihalin faş edildiği bu “gri zemin”ler yok edilmişti. evet, doğru anladınız, kitabın yeni baskıları yapılmış. çünkü yazar bir üniversitede öğretim üyesi, muhtemelen talebelere kitabı derste okutuyor.

Feyyaz Kandemir

Okumaya niyetli olduğumuz bir kitabı, öncesinde etraflıca araştırmak, sanıyorum iyi bir okur olmanın nişanesidir. Ben bunu böyle bellediğim için araştırdığım ama okumadığım kitap, okuduklarımdan daha fazla. Vaktiyle ismine, cismine aldanıp aldığım kitaplar oldu ama acı tecrübelerimden ders aldım, uzun süredir iyi yazılmış veya çevrilmiş kitapları okumaya çalışıyorum.

Devrik cümle kurmaya ve uyduruk kelime kullanmaya fazla hevesli yazarları okuyamıyorum. Mesela felsefe alanında hâlâ ciddi bir okur olamadım çünkü kelime tercihlerinden kaynaklı müthiş bir kavram kargaşası var, uyduruk kelimelere kimin ne mana yüklediğini kestirebilmek güç. Nüfuz edebilmek için kayda değer bir mesai harcamak gerekiyor. Türkçenin ıstılahî düzeni ne yazık ki altüst edildi. Kavram kargaşasının asıl sebebi budur. Şahsen edebî tercümelere karşı bile ihtiyatlıyım. Rus Edebiyatını Nihal Yalaza Taluy’un tercümelerinden okumayı seviyorum, onun çevirdiği bir kitabı başka bir mütercimden okuma riskini almam. Murat Belge’nin çevirdiği hiçbir kitabı okumaya tahammülüm yok. Birkaç kez denedim, olmadı. Türkçeden nasipsiz bu adam James Joyce ve William Faulkner‘i çevirme cesareti göstermiş, hayret!

Telif edilmiş kitaplardaki garabet saymakla bitmez. Ben birinden bahsedeceğim. Bekir Sami Özsoy, “Başlangıcından Günümüze Örnekleriyle Türk Şiiri” adıyla bir kitap yazmış; Akçağ Yayınları da nedendir bilmem, yayımlamış. 6-7 yıl öncesiydi, ham bir okurdum, adına aldanarak kitabı alıverdim. Türk şiirini bütünlüklü olarak değerlendiren bir kitapla karşılaşacağımı umuyordum ama verdiğim paraya, ayırdığım zamana acıdığım bir kitap oldu. Kitap şuanda elimin altında değil ama şu kadarını söyleyebilirim: Kitapta birçok şey var ama aslında ciddi hiçbir şey yok. Google marifetiyle daha iyisi yazılabilir. Yazar bir takım basmakalıp bilgileri kitaba boca etmiş. Daha muhtasar ve müfit eserleri tercih etmek isabet olur. Çünkü mezkûr kitap bütünlüklü ve tutarlı değil. Yılmaz Odabaşı kitapta kendine yer bulabilmiş ama Abdürrahim Karakoç bulamamış! (Ne hikmetse artık, ağabeyi Bahaeddin Karakoç var. Yahut ben öyle hatırlıyorum. Türkücü Osman Öztunç bile var!) Üstelik kitabın yazarı halk edebiyatı alanında akademisyen. Bu garabet nasıl izah edilir? Odabaşı’nı Türk şairi sayan fakat Karakoç’a kayıtsız kalan bir yazarı ciddiye almam imkânsız. Bu yüzden bu kitabın okunmaması gereken bir kitap olarak kayıtlara geçmesini isterim.

Son olarak söylemek istediğim şudur: Kişisel gelişim kitaplarının tamamı toplatılıp geri dönüşüme kazandırılmalı, tarih konulu bir dizi yayımlanmaya başladığında peşi sıra tarihî roman yayımlamak yasaklanmalı, fırsatçılara, ganimetçilere geçit verilmemeli, Ömer Seyfeddin’i, Refik Halid’i, Sabahattin Ali’yi sadeleştirenler tutuklanmalı; hatta okuryazarlıktan men edilmelidir. Çok kızgınım, evet!

Sulhi Ceylan

Okuma serüvenim çizgi romanlarla başladı. Sonra bir ilmihal kitabı okuduğumu hatırlıyorum on yıllar önce. Hâlâ kütüphanemde durur o kitap. Sonra tasavvuf başta olmak üzere dini ilimlere merak saldım. Zaman içinde yolum edebiyata düştü. Buralarda yıllarımı geçirdim. Şu an ki durağım ise felsefe. Ama bir yandan şiir ve Allah dostlarının kutlu nefesleri ile yazılmış eserleri okumayı hiç bırakmadım.

Geçen sene Mantık Atölyesi gerçekleştirdik. Bu sebeple pek çok mantık kitabı aldım ve okudum. Youtube’den mantık dersleri izledim. En son Hegel’in “Mantık Bilimi – Küçük Mantık” kitabını okuyayım dedim. Bilenler bilir, mantık alanında gayet önemli bir eserdir. Fakat sorun şu ki bu kitabın tek bir tercümesi var ve o da ne yazık ki Aziz Yardımlı tercümesi. Ne yazık ki dememin sebebini şu cümlesini okuyunca anlayacaksınız: “Biçim açısından bu içerik inancasını tinsel yetkide bulur, tıpkı görgül bilgide kapsanan öteki içeriğin dışsal algının yetkesi üzerine dayanması gibi.” (Sayfa 141) Ya da şu cümleyi okuyun bir zahmet: “Kurgul ya da Olumlu-Ussal kıpı karşıtlıkları içindeki belirlenimlerin birliğini kavrar, -onların çözülüş ve geçişlerinde kapsanan olumlu öğe.” (Sayfa 171) Örnekleri çoğaltmak mümkün ama sanırım derdim anlaşıldı. Şimdi birileri madem öyle Almanca öğren diyebilir. Ama İbni Arabî (k.s.) okumak için Arapça, Dostoyevski okumak için Rusça, Hegel okumak için Almanca, Mevlana (k.s.) okumak için Farsça, William Shakespeare okumak için İngilizce öğrenmeye kalksak dilbigisi çalışmaktan kitap okumaya vakit kalmazdı değil mi? Çince ve Japoncayı hiç saymıyorum… Sözün özü Kaan H. Ökten ve benzeri kaliteli tercüme yapan yazarlardan birinin Küçük Mantık’ı çevirmesini beklemekten başka çaremiz yok. Aziz Yardımlı’nın tercümesi üzerinde çokça çalışıp dilini çözmek de mümkün ama Türkçe zevkim buna izin vermiyor.

DİĞER YAZILAR

3 Yorum

  • Ayşe z. , 08/10/2020

    Tutunamayanlar, Oğuz Atay

  • Oku Yamayan , 08/10/2020

    kişisel gelişim kitaplarıyla ilgili Feyyaz Kandemir’e katılıyorum. Diyet, sağlık, çeşitli terapiler gibi kapsamı genişletilerek yazılmış tüm “kendini mükemmel yapabilirsin ” içerikli kitaplar okunmamalı.

    bunun yanında bir sohbet esansında emektar bir eğitimci abimizin söylediği bir şeyi de eklemek istiyorum. özellikle islam tarihi açısında klasik eserlerde okurken sadece kelime tercümesi yapılmış kitapları okumamak gerektiğini söylüyor. mesela Mektubat-ı Rabbani okuyacaksan Rabıta yapmamış birisinin tercümesi eksik olur. tasavvufi geleneği benimsememiş birisinin tasavvufi eserlerden çeviri yapması ya da kendince bir şeyler yazması ne kadar insanın içine işleyebilir.

  • I'm Avam , 08/10/2020

    Anlaşılmamak için yazılmış bir eser: Gelenekten Modernliğe Osmanlı, Bedri Gencer.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir