Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler

Künye: Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler, Rasim Özdenören, İz Yayıncılık, İstanbul,2013.

***

Yoksul çocukları esirgeyip korumak adına düzenlenen balolarda, göbekleri yeterince şişmiş adamların sabahlara kadar vur patlasın çal oynasın vakit geçirirlerken, bu çocukların okuma kitaplarını nasıl satın alabileceğinin hesabının yapıldığı bir dünyada bir bozukluk var demektir. (sayfa 10)

Kâğıt üzerinde özgürlük edebiyatı yapan Batı insanının, sırf moda etkinlikleri çerçevesinde bile insanı metalaştırdığı görülebilir. (sayfa 12)

Hayatımızın hemen her alanında ve hemen her anında etkisini gördüğümüz teknoloji ve teknolojik ürünler Müslümanca niyetlerle programlanmamakta ve bağlı olarak teknoloji, insanı aciz bırakmaktadır. (sayfa 16-17)

Bakışımıza İslam’ın öngördüğü şartlar değil, fakat İslam-dışı dünyanın gözümüze taktığı gözlükler yerleştirilmiştir. (sayfa 36)

Müslümanlar özellikle geçen yüzyılın ortalarından itibaren, İslam-dışı dünyaya, Müslümanca değil, ‘’hümanistçe’’ baktırılmaya başlanmıştır. Böylece, İslam-dışı dünya, İslam’ın emrettiği müsamaha ruhu çerçevesinde değil, fakat hümanistlerin telkin ettiği bir müsamaha ruhuyla görülmeye başlanmıştır. (sayfa 42)

Kapitalist veya sosyalist sistem uygulanmaya devam etsin, fakat bunların tıkandıkları yerde İslam bir çözüm yolu bulsun! Oysa meselenin bu ele alınış tarzı yanlıştır. İslam’ın uygulama sistemine, uygulama mantığına terstir bu durum. Bazı Müslümanların mevcut uygulama içinde ortaya çıkmış olan bazı iktisadi, ticari veya toplumsal ilişkilere İslami bir çözüm yolu aramaya kalkışmaları da yanlıştır. (sayfa 47)

Dine Allah’ın emri olduğu için ve sırf bunun için inanmak bir usul meselesidir. Bu yüzdendir ki, akla, mantığa yahut hikmete ve felsefeye uygundur diye dine inanmak küfür sayılmıştır. (sayfa 54)

Aktüalitedeki zihin karışıklıklarının çoğunun İslami hükümlere Müslümanca yaklaşılmamasından ileri geldiğini söylememiz mümkündür. (sayfa 61)

Kendisiyle yapılan bir mülakatta Garaudy şöyle söylüyordu: ‘’Batı Rönesansı, Müslümanlardan sadece tecrübe metodu ile tekniğini aldı. Onun, Allah’a götüren ve insanlığa hizmeti esas alan yönünü bir tarafa bıraktı. (sayfa 66)

Sosyalist, Osmanlıcı olduğunu söylerken, kendine ‘’milli bir dayanak’’ arama ve bulma çabasındadır. Biz, Osmanlıyı, bütün hatalarına ve her şeye rağmen mücerret bir İslami gayret içinde gördüğümüz için severiz. Oysa sosyalist, bu noktada ondan nefret eder. (sayfa 71)

Oysa Müslüman, çağın gözüyle İslam’a bakmaz, İslam’ın gözüyle çağa bakar. (sayfa 72)

Günümüz Müslümanlarının durumu da bazılarınca bir Don Kişot’luk olarak görülebilir. Şu farkla ki, Müslümanlar, Don Kişot’tan farklı olarak ne yaptıklarının bilincindedirler. Onlar, kendilerine dayatılan yaşama tarzını bilinçle reddetmekte, İslam’ın öngördüğü yaşama tarzına bilinçle talip olmaktadırlar. (sayfa 94)

Theokritus’la Racine’in adını yan yana getirip üç cümleyi de arkası arkasına döktürüverenlere, aman ne bilgili insan diyoruz. Ya da ezberlediği üç ayet-i kerime ile iki hadis-i şerifi Arapçasından okuyan biri karşımıza çıktı mı, büyük bir âlimle karşılaştık sanıyoruz. (sayfa 103)

Asr-ı Saadette şeriatla tasavvuf aynı anda ve bir arada yaşanırken, bunlar her Müslüman’ın hayatında bütünleşmiş bir İslam ahlakını meydana getirirken, sonra bu ikisi adeta farklı şeylermiş gibi algılanmaya başlanmıştır. Bu sonucu, Müslümanca yaşamanın gide gide hayattan uzaklaşması, bilinmesi gereken şeylerle yaşanması gereken şeyler arasında bir fark gözetilmeye başlanması ile izah edebiliriz. (Sayfa 106)

İmam-ı Rabbani Müslümanların imanının geleceği hakkında bile şüphe etmemesini bildiriyor. ‘’Bir Müslüman imanından kesinlikle emin olacak, inşallah mü’minim demeyecek, elhamdülillah mü’minim diyecek.’’ diyor. (sayfa 117)

Aktaran: Ahmet Seyfeli

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir