İçimizdeki Tatar Çölü’yle Yüzleşme

“Pişman olacağın şeyler, kaptığın saçma sapan huylardır.” der William Faulkner “Ses ve Öfke” adlı eserinde. Bu huylardan hiç şüphesiz ki en çirkini vazgeçemediğimiz alışkanlıklarımızdır. Âdemoğlu, alışkanlıklarının zincirleriyle çepeçevre kuşatılmıştır da farkında değildir.

Alışkanlıklar herkeste farklı şekillerde tezahür eder. Bazı insanlarda, “Bibliyoman” dediğimiz kitap biriktirme olarak ortaya çıkar. Bu insanlar kitapçıya giderken sevdiğiyle buluşmaya gider gibi hazırlanır ve her defasında ayrı bir heyecan, haz duyarlar. Haftada iki üç gün kitapçıya gitmeseler kendilerinde büyük bir eksiklik hissederler. Kitapların satır aralarında yalnızlıklarına, kronik hüzünlerine hep bir derman ararlar ama çabaları sonuçsuzdur.

Uzun zamandır göz teması ile yetindiğim Tatar Çölü’nü şimdilik okumak gibi bir planım yoktu. Okunacak kitaplar kale gibi yığılıyor ve kalbimi, zihnimden geçen hastalıklı hâller kemiriyordu.  Ali Ayçil’in, “Yenilgiden Dönerken” adlı eserini ikinci defa okumak için elime aldığımda ise şu cümle aklımı çelmişti bile: “Dino Buzatti, kalemini sanki bir kâğıdın üzerinde değil de, ruhunun ince zarında gezdiriyordu.”

Peki, kimdi bu Dino Buzatti? 1906 yılında İtalya’da dünyaya gelen yazar, Milano Üniversitesi, hukuk bölümüne başlar. Öğrencilik yıllarında çalışmaya başladığı bir gazetedeki işini farklı konumlarda hayatı boyunca sürdürür. İlk romanı, “Dağların Adamı Barnabo” ikincisi, “Eski Korunun Gizemi”dir. 1940 yılında, dünya roman tarihinin en büyük eserlerinden biri sayılan “Tatar Çölü”nü yayımlar. 1949 yılında Fransızcaya çevrildikten sonra büyük beğeni toplar ve yirmiden fazla dile çevrilir.

Kitap, genç teğmen Giovanni Drago’nun Bastiani Kalesi’ne tayini ile başlar. Genç subayın, kalede uzun süre kalmaya niyeti yoktur. Fakat zamanla kaleye alışır, kuzeyden, Tatar Çölü’nden hiç gelmeyecek bir düşmanı bekleme ve kahraman olma hayalleriyle bir ömrü heba etmenin hikâyesi artık bizi beklemektedir.

Kitabın kurgusunda yer yer sorun olsa da, betimlemelerindeki şairane imgeler bu eksikliği kapatıyor. Eserin en büyük özelliği üslûbu. Buzatti, dili öylesine güzel kullanmış ki, bütün tasvirlerinde âdeta kelimelerle resim yapıyor. Kitabı okumuyor, usta bir yönetmen tarafından çekilmiş bir filmi seyrediyor havasına kapılıyorsunuz.

Romanda tema olarak iki düzlem var ve bu iki düzlem romanı “Kafkaesk” romanların içine dâhil ediyor. Edilgen hayatlar sonucu hayallere sığınan insanlar ve düzenin ahmakça kurallarına uyan sistemin robotlaştırdığı insanlar… Öyle ki kural için arkadaş bile öldürülür ya da donarak ölmesine izin verilir. Bu ölümler görev esnasında olduğu için yüceltme/kahramanlaştırma ile kendini devam ettiren ve varlığını koruyan bir sistemdir karşımızda duran.

Tatar Çölü aynı zamanda bir “sorgulama” romanıdır. Okur, sayfalar arasında gezinirken kendisine şu soruları yöneltmesini ister yazar.  Acaba benim kuşatıldığım, alıştığım kalenin adı ne? Hiç gelmeyeceğini bildiğim hâlde beklediğim kim? Ve sonuç olarak Dino Buzatti şu soruyu yöneltir: “Ya, gayet sıradan bir yazgıya sahip sıradan biri olarak yaratılmışsam?”

Kitabın son sayfasını okuyup kapağını kapatırken, cevabını ancak zamanın vereceği bir soruyu rozet gibi yakama iliştiriyordum: Acaba kendime kitaplardan bir “Bastiani Kalesi”mi kurdum? İnsanlardan kendimi tecrit ederek, başladığım kitabı bitirmeden diğerini düşünmeye başlayarak büyük bir boşluğun içine düşüyor ve ömrümü süslü kelimeler, büyük sözler okuyarak ya da yazmaya çalışarak heba mı ediyordum?

Ya siz? Sizi çepeçevre saran kalelerinizin farkında mısınız?

Celal Kuru

DİĞER YAZILAR

1 Yorum

  • Gülayşe , 16/07/2015

    Bazen oluyor öyle.. Insan yaşama kaynağı olacak bi neden Arıyor, bir umuda tutunmak istiyor. seneler sürse de Tatar Çölü’nün ardındaki düşmanı yenen kahraman olmak için kendi etrafına kaleler örmeyi Göze alabiliyor.
    Belki de çoğu zaman en kötüsü, bir çok bilmişin gelip kulağına ‘Boşa bu bekleyiş’ diye fısıldaması bir hayatı kurtarırmışçasona. Oysa ki bilmiyor ki bir insanın umudunu elinden alırsan geriye hiçbir Şeyinin kalmayacağını…
    Hasılı Tatar Çölü bir çok acıdan okunabilir. Herkesin payına Düşen bir şeyler var içinde bence de. Ve Katılıyorum Üslup gerçekten de okutuyor kendini.
    Beğendim değerlendirmenizi. Elinize sağlık

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir