Odadaki Adamlar

“Güzel olan hiçbir şeyin bitmesini istemiyorum.” dedi adam. İşaret parmağını elinde tuttuğu bardağın üzerinde gezdiriyordu. “İyi şeylerin sonunu görmek istemiyorum, bu beni kahrediyor.”

Sesi duyan ikinci adam koridordan odaya girdi, pencereye yürüdü, hızlı bir kol hareketiyle perdeleri kapattı. Sandalyedeki adamın yüzünü ekşitmişti bu durum. “Bana bak bayım!” dedi ikinci adam. “Şimdi kopkoyu bir karanlık içine gömüldük, görüyor musun? Hem güneş bütün gün canı istediği gibi havada asılı kalacak değil. Ama sen aydınlık yüzüne vursun istiyorsun.” İkinci adam kendini tutamıyordu. Gittikçe yükselen bir sesle: “Güneş sana her zaman gülümseyecek değil!” İkinci adam bir kere daha pencereye yöneldi, perdeleri tek bir hamleyle iki yana açtı. “Odaya girdiğini düşündüğün bütün bu ışık, aldanmak istediğin parlak, tatlı hüzmelerden başka bir şey değil! Her şeyin bir diğerini terk etme zamanı vardır. Saatler yaklaşıyor… Güneş bugün yine arkasını dönüp gidecek hem de geride kimleri karanlıkta bıraktığını umursamadan. Ama ben perdeleri çektiğimde karşımda gördüğüm sadece o elemli, asık suratındı. Perdeler şimdi açık, müdahale de etmiyorum. Akşam geldiğinde güneş o perdeleri zaten büsbütün üzerine örtecek. Kendi sonunu kendi getirecek. Anla lütfen! Güneş buralardan vazgeçtiğinde geriye seni bırakıyor odada.” İkinci adam ürkek durumdaki adama doğru eğilerek, bu kez kısık bir sesle: “Anlamıyor musun? Sadece sen kalacaksın odada. İyi şeyler terk edecek bizi bayım. İnsan, kendine doğmalı.”

Abdullah Karaca

DİĞER YAZILAR

6 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir