Hepsi Benim Yüzümden!

İbrahim Halil Aslan gönderdiği yazısına bir de not eklemiş: “Bu son yazım!”

  Biz kendisine inanmak istemiyoruz. İstemiyoruz çünkü ayrılıklardan lime lime olmuş kalbimiz artık başka bir acı kaldıramaz.

***

Haykırsam burdan, duyar mısın?”

“… ellerinde öğüte…  düny..! Günaydın!”  diye mırıldandı ikinci kattaki, beyaz boyası dökülmüş tahta penceresinden başarısız ressam. Söylediklerinin sadece bu kadarı duyuldu. Geri kalan amaçsız ses dalgaları bakkaldan ekmek almaya giden çocuğun ışıklı spor ayakkabılarda kalan bakışlarına çarpıp ödemesi gelen faturaları düşünerek işine giden fabrika işçisi Ömer’in dertlerinin içinden geçti. Ardından bilumum yoksul çocukların yoksulluklarına değerek geceyi tavandan süzen üniversite öğrencisinin yarım kalmış düşlerine çarptı. Hızını kesmeden geçmişi olmayan büyüklerin çocukluklarına, geleceği olmayacak çocukların büyüklüklerine değdi. En çok da yaz kış kareli yün pantolonu ve oduncu gömleğiyle gezen ve sabahtan akşama kadar gazetelerin acı sayfalarına bakıp “hepsi benim yüzümden, hepsi…” diye söylenip duran Meczup Bekir’in durmadan ovuşturduğu ellerini okşadıktan sonra nihayet sesin geldiği apartmanın önüne doğru seğirtti.

Rutin siparişleri teslim etmiş olmanın rahatlığıyla sabah güneşine karşı çayını yudumlarken bir yandan da karşı apartmanın kapıcısı Nuri’nin işten ayrılacağı haberleriyle mutlu hayallere dalmış olan kapıcı, bu sesle irkilerek kahveci Necmi’den binbir rica minnet aldığı tahta kürsüden kalkıp gri kasketini, ne kadar saygılı olduğunu karşı apartmanın sakinlerinin gözlerine sokmak istercesine eline alarak yukarı doğru baktı. “Bir şey mi istediniz Ahmet Bey? Gazetelerinizi kapıya bıraktım.” diye seslendi.

Ahmet Bey’in hiç oralı olmadığını görünce karşı apartmanın yöneticisi emekli subay Raci Bey’in tam da bu saatlerde sabah kahvesini içerken, belediye tarafından son seçimlerden önce asfalt yerine parke taş döşenen sokağı seyrettiği pencerenin altına kadar gelerek yerdeki çöpü alıp, belediye işçilerinin her zamanki gibi yine yolun ortasında bıraktıkları büyük mavi çöp bidonuna attıktan sonra yerine otururken, Ahmet Bey’in “Sorumlusu olduğu kâbusların karanlığında huzurla uyuyanların dünyası! Sana da günaydın!” dediğini duydu; fakat umursamadı. “Ahmet Bey yine uyuyamamış galiba” diye söylendi şikâyet edercesine.

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir