Saydım. Nesrin’in tam tamına sekiz bileziği var. 22 ayar. Kaynanası kolyeler, küpeler, altınlar neler neler takmış düğününde. Ben gidememiştim. Nesrin de çağırmadı zaten. Sanki dillere destan bir güzelliği var da Nesrin’in! Ben daha güzelim bir kere. Boyum daha uzun. Ona göre gayet zayıfım. Nesrin bodurun teki, saçları yağlı, yüzü sivilceden seçilmez, konuşmayı bilmez, hamarat desen o da yok. Hâlâ anlamadım, Nesrin nasıl zengin koca buldu.
Aman, neyse ne canım. Benim kocam onun kocasından daha yakışıklı hem. Zengin olmasa da iyi kötü bir şeyleri var. Benim kocam daha uzun, saçları fırça gibi artist falan sanırlar dışarıda. Boylu poslu, filinta gibi adam valla benim Duran’ım. Nesrin’e yazık! Sadece zengin diye varılır mı elin adamına? Baksan sevmiyordur da bu kocasını. Parası için evlendi diye konuşuyor kadınlar. Ama yaktı kızcağız kendini gencecik yaşında. Tamam güzel değil, anlaması kıt falan da bari vardığın adam yakışıklı olsun. El içine çıktığında şöyle gerine gerine benim kocam diyebilmeli insan.
Nesrin’lerin dört beş evi varmış. Biri yazlık. Kız dediğin biraz görgülü olur. Geliyor buraya, caka satıyor herkesin içinde. Bir hava bir hava… İçimiz şişiyor. Geliyor gidiyor şunları aldım, kocam bana şunları aldı, şuraya gittik, bak burada nasıl çıkmışım falan… Ben ne yapayım senin kocanı, evini, parasını, gittiğin yeri! Az oturaklı ol. Zengin birine varan şaşırıyor valla bu memlekette. Benim gibi şöyle aklı başında, güzel, alımlı, on parmağında on marifet olan bir kadın var mıdır acaba? Çok merak ediyorum.
Ama iyi kızdı Nesrin. Safın önde gideniydi, gençken de iyiydi. Kardeşi vardı bunun. Serpil miydi, Sevde miydi, Serap mıydı? Tüm köye bitini bulaştırmıştı. Nesrin gibi onun da saçları yağ içindeydi. Hah, Seher’di Seher. Seher’in evlendiği adam genç yaşta öldü de dul kalmıştı kızcağız. Bitler yemiştir belki de adamı, hahaha. Uğursuzdu bunların ailesi zaten. Bizim köye geldiklerinde köylü bayağı olay çıkarmış gidin buradan diye. Öyle anlatırlar hep yani. Ama Nesrin iyiydi. Çalışkandı, dürüsttü. Her işi eline yüzüne bulaştırırdı ama iyiydi. Keşke gelse ya şimdi. İki lafın belini kırardık kız Nesrin.
Nesrin’in çocuğu falan olmamış. Öyle diyor kadınlar. İnce hastalığı varmış herhâlde. Soğuk mu aldı acaba bir yerlerden? Yerinde durmazdı zaten. Bağa bahçeye gider akşama kadar evine dönmezdi. Soğuktan almışsa demek ki hastalığı. Saf işte. Adam boşamıştır bunu kesin. Nesrin’e de bu yapılmaz ama kim ne yapsın çocuğu olmayan kadını. Bayağı da zayıflamış. Kara kuru bir şey kalmış diye laf dolanıyor ortada. İyi olmuş kız Nesrin. O kiloyla nasıl yaşadın zaten, valla sevindim. İyi olmuş iyi. Hep derdi zaten şu kilom gitse dünya güzeliyim diye. Ya sen nasıl dünya güzeli olacaksın şekerim?! Aklının yetmediği konularda nasıl da kendine güveniyorsun aklım almıyor. Dünya güzeli dediğinin yüzü beyaz kâğıt gibi, saçları başaklar gibi sapsarı olur. Benim gibi olur yani. Bak bana, yıllar geçti hâlâ yüzüm ay gibi parlar. İki çocuğum oldu, gram kilo almadım. Öyle haybeden konuş sen. Hahaha.
Kızım bakmasana öyle, şu misafirlere su falan ikram et. Bön bön suratıma bakıyorsun. Kız, Seher mi o? Aaa Seher de gelmiş. Hoş geldin, gel bak benim kocam da öldü. Yok, yok kederinden değil sefasından öldü. Benim gibi karısı vardı, zevk ü sefa içinde öldü Duran’ım. Enişten gibi zengin değildi ama öldü o da işte, napsın. Senin kocan da zengin miydi bari? Gül sen gül! Yediniz kocalarınızı, ben sanki bilmiyorum. Kızım bak bağırtma beni. Şu camı falan açın, bir hava alsın ev. Sanki gelenlerin hep kocası öldü.
Melahat abla gelsin de şu merasim başlasın artık. Nesrin de gelseydi keşke. Melahat abla çok severdi onu ama beni daha çok severdi. Çünkü ben namaz surelerini hep bilirim. Nesrin’in dili dönmezdi çoğuna, eveleyip gevelerdi. Ama çalışırdı yine de, uğraşırdı. Ben tek seferde ezberler okurdum. O, bir Subhaneke diyemezdi. Değil mi kız Seher? Sen de bilmezsin gerçi, nereden bileceksin Subhaneke’yi. Sizin ailede yok bunlar. İnsanın terbiyesi aileden başlarmış, Melahat abla öyle derdi. Bak bize. Benim kızın terbiyesini örnek alır hep arkadaşları. Biz de bir şey biliyoruz yani. Senin ablan neydi ki sen ne olacaksın Seher! Şükür geldin kız Melahat abla. Sabahtan beridir içim çürüdü burada şu insanlara bakmaktan. Bir Yasin okursun, şu pis hava dağılır şimdi, hadi.
Kaynanası Nesrin’i sokağa atmış. Komşulardan duydum. Yazık kız Nesrin. Üzüldüm şimdi. Arkandan neler der şimdi bu kadınlar. Amma fiskoscu bunlar da. Her şeyi biliyorlarmış gibi tövbe ya Rabbim! Dedikodunun haram olduğunu bilmiyorlar bir. Nesrin de bilmezdi gençken. Bunlar şimdi hep cehennemlik, değil mi Melahat abla?
İllüstrasyonu ve hikâye: N. Cihan Karakurt
21 Yorum