O sene bütün ülkede şaşkınlık yaratan bir karar alındı. Hükümetin başbakanı büyük bir basın toplantısı düzenleyerek bundan böyle sınıf öğretmenlerinin maaşının beş bin liraya çıktığını ilan etti. Herkes ilk duyduğunda birbirine tuhaf tuhaf baktı. Başbakanın sürprizleri bununla sınırlı değildi. Sınıf öğretmeni olmak için pek çok şart getiriliyordu. Hemen herkes bu şartlarla dalga geçmeye başladı. Sınıf öğretmenleri seçilirken artık pek çok kritere müracaat edilecekti. Bir kere sınıf öğretmenleri 1.70 boydan aşağı olmayacaktı. Tabiî boyu 1.95’ten yukarı da olmayacaktı. Herkes neden böyle bir karar alındığını kendi kendisine sorarken birtakım eğitim psikologları televizyonlara çıkıp bunun çocukların psikolojisini etkilemek için yapıldığını anlatıyordu.
Bu psikologların demesine bakılırsa aşırı şişman, içki içen, sigara içen, yüzünde insanı ürperten büyük bir yara izi olan kişiler de sınıf öğretmeni olamayacağına göre bu 1.70 ile 1.95 arası boy şartı da bununla ilgili olmalıydı. Çeşitli eğitim sendikaları getirilen şartlara çok sert tepkiler gösterdi. Sınıf öğretmenlerinin içki alışkanlığı olup olmadığını belgeleyecek sağlık belgelerinin özel hayata müdahale olduğunu iddia ettiler. Fakat hükümet aldığı karardan geri dönmeyeceğini, çok kaliteli sınıf öğretmenleri yetiştirmeyi hedeflediklerini, küçük yaştaki çocukların dünyasını etkisi altına alacak sınıf öğretmenlerinin çok kaliteli olması gerektiğini ilan ediyordu.
Milli eğitim bakanı, hükümetin kararından birkaç gün sonra yaptığı yazılı açıklamada sınıf öğretmenlerinin eğitiminde de çok radikal değişikliklere gittiklerini duyurdu. Buna göre sınıf öğretmenleri başta diksiyon, hitabet, tiyatro olmak üzere pek çok alanda disiplinli bir eğitimden geçeceklerdi. Hâlihazırda sınıf öğretmenliği yapmakta olan öğretmenler de hizmet içi eğitim kanalıyla bu eğitimden geçmeye başlayacaktı. Esprili açıklamalarıyla bilinen milli eğitim bakanı “Çocuklarımıza eğitim verecek kişilerin onlara düzgün bir lisanla, yeri geldiğinde şiir okuyarak şarkı söyleyerek onları her bakımdan latif bir eğitime tabi tutmalarını istemez misiniz?” diyordu. Eğitim sendikaları milli eğitim bakanının bu açıklamasına da çok sert tepkiler gösterdiler. Öğretmen artist değildi onlara göre. Evet, belki güçlü iletişim teknikleri, beden dili gibi konularda verilecek eğitimlerin öğretmenlere önemli katkıları olacaktı fakat her sene tiyatro dersleri almanın ve şarkı söylemeyi öğrenmenin ne manası vardı?
Farklı teorileri, ilginç açıklamalarıyla ülke gündemine her zaman oturmayı bilen, yılların eskitemediği köşe yazarı ise hükümetin bu tavrını çok yerinde bulduğunu söylüyordu. Bu çıkışından ötürü hükümet yanlısı olmakla suçlanan köşe yazarı şöyle diyordu: “Çok disiplinli, her şarta uyum sağlayan askerler yetiştiriyoruz. Canımızı teslim ettiğimiz doktorlara birçok maddî imkân ve itibar sağlıyoruz. Neden bir özel timin eğitimi kadar yatırımı, öğretmenler için de yapmayalım?”
Mehmet Raşit Küçükkürtül
7 Yorum