Haftalık kültür sanat dergisi olarak yayın hayatına başlayan Kültür Haftası dergisi, 15 Ocak 1936 yılında ilk sayısını neşreder. Derginin sahibi ve neşriyat müdürü Peyami Safa’nın ağabeyi İlhami Safa’dır. Ahmet Ağaoğlu, Mustafa Şekip Tunç, Ahmet Hamdi Başar, Hilmi Ziya Ülken, Namık İsmail gibi liberal eğilimli aydınların yer aldığı çevredeki seviyeli tartışmalar Peyami Safa’yı Kültür Haftası dergisini çıkarmaya götürür; dergiye asıl fikrî istikâmetini de Peyami Safa verir.
Dergi, 1936 senesinde “kültür” kelimesinin o yıllarda Türkiye ve dünya için ne ifade ettiğini irdeleyen bir değerlendirme yazısı ile ilk sayısını yayımlar. Sonraki sayılarında da bu tema çerçevesinde bol miktarda yazı ve tartışma içerecektir. Giriş yazısı ve kültür çevresinde dönen diğer birçok yazı, derginin ana meselesini ortaya koyacak niteliktedir.
Kültür Haftası, Peyami ve İlhami Safa’nın daha önce çıkardıkları Hafta dergisinde tanıtılmıştır. Hafta’nın 91. sayısında derginin kapanmak üzere olduğunu ima eden bir üslupla yeni bir projeden söz edilir. Derginin 92. Ve son sayısında Peyami Safa, yeni derginin içeriğinden bahseder. Geniş duyuru ile haftada bir çıkacak yeni derginin adının “Kültür Haftası” olacağını belirtir. Bu duyuru ile Kültür Haftası dergisinin nasıl bir dergi olacağı ve yazar kadrosu açıklanmıştır. Hafta’nın son sayısındaki duyuruya göre Kültür Haftası’nın ilim ve felsefe kısmında Mustafa Şekip Tunç, Ahmet Ağaoğlu, Münir Serim, Suut Kemal Yetkin, Sabri Ander, Sabahaddin Rahmi Eyüboğlu, Mazhar Şevket, Mümtaz Turhan ve Saki Safder; edebiyat kısmında Yahya Kemal, Necip Fazıl Kısakürek, Ahmet Hamdi Tanpınar, Ahmet Kutsi Tecer, Faruk Nafiz Çamlıbel, Suat Derviş, Nizamettin Nazif, Fikret Adil, Peyami Safa, Cahit Sıtkı Tarancı; güzel sanatlar kısmında Mesut Cemil, Mahmut Ragıp Kösemihal, Nurettin Şazi, Kemal Emin, İsmail Galip, M. Feridun, Nurullah Cemil Berk, Elif Naci Zühtü Müridoğlu ve Bedri Rahmi Eyüboğlu yazacaklardır.
Derginin birinci sayının ilk yazısında “Kültür Haftası” imzasıyla yazılmıştır. Bu yazının kim tarafından kaleme alındığı bilinmiyor. Bu yazıda kültür kavramı tanıtıldıktan sonra Rönesans’tan itibaren manevi faaliyetlerinin kültür etrafında toplandığı, bu sebeple derginin isminin delâlet ettiği manaya sadık kalarak sanat, ilim ve edebiyatı bir kültür seviyesi ahlâkıyla birleştirmek, sağlamlaştırmak istediği ifade edilmektedir. Yerli fikirlerin serbest bir şekilde ortaya konacağı dergide bütün yazarlar birbirine “kültür planında umumî bir vahdetle bağlı olup, dergi edebiyattan ve sanattan, ilimden ve felsefeden halis kültüre çıkan yolun üstündedir” şeklinde ifadelerde bulunurlar.
Kültür Haftası’nın ilk sayısında Mustafa Şekip, “Dünya Kültürlerine Bir Bakış” başlık yazısında dünyanın birbirinden farklı üç kültür tipi içinde yaşadığını belirtir. Hint, Çin ve Avrupa’ya ait bu üç kültürün özelliklerini açıkladıktan sonra Avrupa kültürü ile Hint kültürü arasındaki farklara temas eder ve Avrupa kültürünün tartışılmaz üstünlükleri olduğunu savunur. Şekip’e göre, Ziya Gökalp’in anladığı manada Batı’nın sadece ilmini ve tekniğini alarak çağdaşlaşmak mümkün değildir; kültürün esaslarını teşkil eden değerleri de benimsemek gerekir.
Derginin 3. sayısında, kim olduğu belirtilmeyen “Büyük Şair”in evinde, “memleket edebiyatı” hakkında yapılan sohbetin özeti yayımlanmıştır. Bu ilk denemenin olumlu geri dönüşler almasıyla beraber toplantılara devam edilmiş, her toplantıda belli bir konu üzerinde konuşularak bunun özeti de dergide yayımlanmıştır. İkinci toplantıda romana, üçüncü de ise Ahmet Haşim’e ve intihâle dair konuşulur. Ahmet Hamdi Tanpınar, bu toplantılardan birkaçının Tokatlıyan’da yapıldığını aktarır.
Yahya Kemal, ilk sayıdaki yazısında Türk edebiyatının artık Avrupa mektebinden memlekete dönmesi, memleketten bahsetmesi gerektiğini, en sağdan en sola kadar herkesin edebiyatı ancak bir toplumun ve bir iklimin ifadesi olarak kabul etmek zorunda olduğunu, fakat bunun Avrupa kültürünü yok sayarak kendi içimize kapanmak anlamına gelmediğini belirtmiştir. Üçüncü sayıdan itibaren başlanan Zahir Sıtkı Güvemli’nin (ZESEGE) “Memleket Edebiyatı Nasıl Olmalıdır?” konulu bir dizi karikatürünün ilkinde Yahya Kemal, eski tip bir kayığa binmiş olarak Boğaz’da bir yalının önünden geçerken tasvir edilmiştir. Dergide Yahya Kemal’in imzasına bu karikatürden sonra bir daha rastlanmadığı görülmüştür. Derginin ev toplantılarından ilk dördüne katılan Yahya Kemal, daha sonra tamamen uzaklaşmıştır. Bu dönemde Necip Fazıl’ın çıkardığı Ağaç dergisinde Necip Fazıl’ın Kültür Haftası hakkında belli bir terkip yapamadığı, herkesin orada eski hâline göre biraz daha gevşek, kendi âlemi içinde tek başına yürüdüğü ve mecmua ile pek alâkadar görünmedikleri, yazıların uzun, mücerret ve cansız olduğu şeklinde sert bir eleştirisi çıkar.
Birbirini takip eden 21 sayıdan oluşan Kültür Haftası dergisi büyük harflerle yazılmış “KÜLTÜR HAFTASI” başlığı ve giriş yazısından oluşan kapak tasarımı, sağ üstte dergi numarası, tarih bilgisi ve sağ altta numarası ile içerisinde karikatürler dışında fazla resim barındırmayan ve kitap tanıtımları, sergi, oyun haberleri dışında reklam içermeyen bir dergidir. Derginin basım ve dağıtımına dair künyesinde herhangi bir bilgi yoktur. İlk sayıdan 16. sayıya kadar 20 sayfa, son beş sayısında ise 16 sayfa olarak basılmıştır.
Kültür Haftası’nın “Memleket Matbuatı” sütununu yazan Zahir Sıtkı, 21. sayıda Ağaç’ın 9. sayısında yayımlanan “Beklenen Sanatkâr” yazısı dolayısıyla Necip Fazıl’ı eleştirir. Bu eleştirinin çıktığı sayı Kültür Haftası’nın son sayısıdır. (3 Haziran 1936) Son üç sayıda imzasına rastlanmayan Peyami Safa, Büyük Avrupa Anketi’nde dergisinin “elim âkıbet”inden söz eder. Bu ifade derginin yönetiminde bir anlaşmazlık çıktığına dair bir îmâ olarak kabul edilebilir. Sebebi ne olursa olsun Peyami Safa’nın uzaklaşması Kültür Haftası’nın sonu olmuştur.
Adem Suvağcı