Yüz Setreylemez Hiçbir Gerçeği

Aziz şehir!

İsmini sözlüklerde beslediğim, gümrah ikindiler, serin rüzgârlar… Ansızın perdelerini çeker üzerimize gök. Yüzün bin türlü kehanet saklar, yüzün bin türlü acımak. Yüzün fedakârlığın kendisidir.

Yüzünden solurum bu yüzden hayatı, yüzünden ta derinime, çıkılmaz sandığım her yol aslında bana çıkar olur yüzünle, tarihin arka odalarını deşip çıkardığım onulmaz yaralarıyla bir milletin tarihsel yenilgisini yeniledim içerime. Yüzün her gündönümünde içimin mahşerini ayaklandıran.

Yüzün ayrı bir gece, peşine düştüğüm gecelerin sabahına ulaştıran yol ve o, o kadar bir yol ki peşinden sürüdüğüm hatıralarım, resimlerim, yanılgılarım, acılarım, hüzünlerim, sevinçlerim, dilime perçinlenen yarım yamalak ıssız şarkılarım, her biri ayrı gelir, her biri apansız sürer gider, her biri penceremden ta içerime, en içerime, derinlerimde salınarak bekletir savaşları.

Yüzün. İçimin erinçliğinde çıkan kılıç sesi, bahar gibi ayıkladığım seneler, üzerimde bir bir canlanır belirdiğinde.

Ben bir şehri ayaklandırdım. Gözüm, telaşını bıraktı yaşamanın. Kalabalıklığını ve gürültüsünü soğurdum, avuçlarım bu yüzden bir bakıma ıstırabını yaşar hafızasını şehrin. Gölgem izini takip ederken yol bu bakıma savrulur. Hengamesini taşır her adımım.

Binalar yıkılır, kâgir yapılı, ahşap, bin yıllık devir bu yıkımın ardından başlar ve biter. Yüzünü unutursam bu şehrin yıkılışını içimde başlatırım.

Ben yüzünü örttüm gizime, azizlendi. Ruhumun hercümerçlere sarılan duygudaşı. Yüzün bin türlü masumluk, bin türlü fedakârlık. İçimin öfke yangını söndüren, şehriyar. Yüzün tarihi olur şehrin ve kimin kimsesizliğini taşır kıvrımlarında. Her yapının izinde, her yolun kıvrımında, ağacın yaprağında. İnsan düşündüğü şeye bulaştırır düşüncesini ve istese de artık ondan kopamaz. Düşünce zahire ancak şeylerle yansır. Yüz de işte bu şeylerden biridir.

Bir şehri yüzünde yaşamanın adını gönlümün ücrasında şiir diye bekletiyorum. Bu oluyor yağmur sebebim. Kuraklığımı gideren, sızımı dinleten. Bir yüzün var bin bir türlü yarama ecza. İnsan yüzünden sorgulanır, insan yüzüne göre değer kazanır, yüz aynadır, kime aynadır, kalbe aynadır.

Aziz şehir.

Üzerime örttüğüm gök, sözümü yasladığım sayfaya bir nokta olarak değiyor. Nokta ki cümlenin susuşudur. Bittiği yerden tekrardan başlamanın, ölümden sonra dirilmenin anlamıdır. Nokta süsünde bekletiyorum diyeceklerimi. Diyeceklerim yaslanacak yüzüne ve yüzün bin ihtişamla açılacak önümde.

Bir şehrin içine ve üzerine ne kadar yaşanmışlık düşürmüşse insan, o şehir ona tüm yaşanmışlıkların filmini sunar. İstese de bunu silemez, başa sarıp sarıp tekrardan izler onları. Tüm yaşanmışlıkların belirtecidir yüzler, kıvrımlarında saklı hareketlenişlerle bir acının ne kadar acı olduğunu ancak ve ancak yine bir yüzün o kıvrımlarında ölçebilirsiniz. Bu bakımdan, defaatle baktım, sayısız saklanışlarında yüzünün, içimin gizil tarafların en acısını çıkartışını seyrettim. Bir denizin yavaşta suya gömülüşünü izler gibi izledim. Yüzün içimin erincinde sessizliğin sese bulaşması oldu.

Bilal Can

DİĞER YAZILAR

4 Yorum

  • Katamar , 10/10/2014

    bizi derinden vurdun yine.

    • çaycı niko , 10/10/2014

      ciğerimizi söktün bea.

  • dibace , 24/09/2014

    Bilal can yazmamis gibi bu yaziyi. Onun tarzi boyle degildi: ya sert siirler yazar yahut didaktik seyler. Bilal, yoksa?

  • Tülay Kumaşçı Bacınız , 24/09/2014

    uzun bi çalışmanın, günler süren bi emeğin, haftalarca uykusuz kalınan gecelerin sonucunda çıkmış gibi görünüyor yazı. sahi kaç günde yazıldı acaba?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir