Agoni nedir? Can çekişme nasıl bir duruma işaret etmektedir? Çekişen can mı, beden mi? Ölüm gerçekleşirken neyin çekişmesi bu? Bedenin kabuk değiştirmeye tepkisi neden bu denli sarsıcı? Oysa durum farklı bir algı boyutuna geçişten ibaret değil mi? Yoksa bu direnme, savrulma korkusundan, bir çeşit güvenlik kaygısından mı? Eğer bilinmeze mecburi bir yolculuk varsa ve bu yolculuğa gidenlerden bir tanesi bile geri dönmediyse insan nasıl kaygılanmasın? Ölüm bir yolculuk mu yoksa zorunlu bir sevkiyat mı? Bilinmezlik, güven duygusunu ne kadar sarsar? Yetersizlik hissi kaygıyı ne derece tetikler? Bu çekişme yaşanırken insan hangi tarafta? Can aslına kavuşmak için sabırsızlanırken, beden yaşama devam etmek için direnirken, evet sen neredesin, kimden yanasın insanoğlu? Bedenin ruha direnmesini “can çekişmesi” olarak adlandırırken bile gerçeği ters yüz ettiğinin farkına varmadın mı? Bilmiyor muydun ki ruh/can çekişmeye tenezzül etmez bir efendidir ve emri ancak Sahibinden alır? Bu emre hangi beden karşı koyabilmiş ki sen karşı koyabilesin? O halde çekişmenin anlamı ne? Ne diye direnip duruyorsun?
Sekerât ânı ile nasıl bir sarhoşluk hali anlatılmak istenir? Bilincin uyuşmasının sebebi nedir? Ruhun akıl ile ilişkisiyle bedenin akıl ile ilişkisi arasında ne fark vardır? Ve sen bu ikilemin neresindesin?
Ruh aklın tutsaklığından sıyrıldığında ne olur? Bedenin akıldan yoksun kalma haline delirme denir de ruhun akıldan âzâde olmasına ne denir? Can çekişmeyi neden sadece ölüm bahsinde ele alıyorsun? Rahata ermek, mücadele duygusunu öldürmez mi? Menfi temayül, sâfi niyeti ortadan kaldırmaz mı? Malumat bataklığında boğulmak, uygulama ile aradaki makası açmaz mı?
Ölümden sonrasını aydınlatan hakiki bir iman nuru olsaydı, can çekişme ânı insan nezdinde bu denli ürkütücü bir görüntü arz eder miydi? Agoniden korkmanın nedeni insanın bakması gereken yeri bilmemesi mi acaba? İman zandan ve şüpheden arınsaydı, canın bedenden çıkması, tereyağından kıl çekme kadar olağan karşılanmaz mıydı?
Duygunun gerçeklikten sıyrılması, gerçekliğin duygudan soyutlanması, muhakemenin can çekişmesi değil mi? Melankoli mi yoksa mantık mı galip gelecek? Ve evet sen, bu çekişmenin hangi taraftasın ey insanoğlu?
Can çekişmenin şiddetini ne belirler? Agoni, vedalaşma seremonisinden başka nedir? Sevdiklerine yaşlı gözlerle “yolum uzak, bir daha görüşemeyebiliriz gel bir daha sarılalım, öpüşelim” demedin mi hiç? Bağlılıklar, ayrılık acısını artırır bilirsin de dünyaya tamah, can çekişme sancısını ne derece dayanılmaz hale getirir, bilmez misin? Canın gidiyor, asli mekânına kavuşmak için çırpınıyor, sen neredesin, gitmemekte direniyor musun yoksa ey insanoğlu?
Her nefes son nefesse o halde her nefes bir agoni değil mi? Sekerattaki durum, nefeslerin yekûnundan ibaretse o halde her nefesteki can çekişmenin farkına varmak, son nefesteki durumun “dehşetini” ve “şiddetini” azaltmaz mı?
…Ve insanın “yoksa agoniden sonra hiç çekişme yaşamayacak mıyım diye sorması, bu çekişmeden aslında gizli bir haz duyduğunu göstermez mi?
Ertan Babacan
1 Yorum