Olay Yerinden Bildiriyorum

Olay yerinden bildiriyorum. Ağzımda keskin bir zincir, eğersiz atlar ve kalbimde sadece harfler. Gecenin içinde bir sinek oluyorum, nereye konacağını şaşıran. Bu yaşadığım bir volkanlaşma.

İnsanın kendisinin bir savaş meydanı olduğuna inandım bir ömür, bir ömür sana inandım. Kâfir şüphelerden senin duru güzelliğine kaçtım.

İnan harfler ömrümü yordu. Kelimeler gençliğimi yağma etti. Şunu da söyleyeyim, beni annem değil ayrılık emzirdi. Ayrılık eze eze emzirdi.

Hâlbuki aşkın bir bütünlenme ihtiyacı olduğuna inanmıştım. Kemale ermek ve yetkinliğe ulaşmak için bir bütünlenme isteği değil de nedir aşk? İki kişinin birbirine karşı duyduğu aşırı sevginin ki buna aşk diyoruz, birleşiminden ortaya çıkan bir yetkinleşme ve kendini bilme hali… O halde aşk cüzlerin küll olma sevdasıdır. Parçaların bütün… Kindî, varlığın birleşme sebebine muhabbet diyor ve ekliyor “sevgi, nefsin kendisine cezbettiği şeyle nefsin arasındaki bir haldir.”

Sana yurt olamadım bunu da itiraf ediyorum. İtiraf ediyorum çünkü her gün bedenimin içine çekiliyorum, dünya her an uzaklaşıyor gözlerimden. Sesimdeki tedirginlikte boğuluyorum. Aşk yarasının tek ilacının gözyaşı olduğunu da biliyorum ama yar neden gözyaşını saklar sevdiğinden bunu da bilmiyorum.

Dervişin biri her gece kalkıp teheccüd namazı kılar ve Allah’a yakarırmış. Bu gecelerden bir gece şeytan, bu dervişin kanına girmiş ve ona vesvese vermeye başlamış:

– “Ey devamlı Allah’ı anan kişi! Bütün gece Allah deyip çağırmana, yakarmana karşılık veren var mı? Sana bir tek cevap bile gelmedi, daha ne zamana kadar böyle yakarıp dua edeceksin?”

Bu vesveseden etkilenen dervişin gönlü kırılır ve hüzünler içinde başını yere koyup uyur. Derviş uyur uyumaz rüyasında kendisine şöyle seslenilir:

– “Kendine gel uyan! Niye duayı, zikri bıraktın? Neden usandın?”

Bu soru üzerine derviş rüyasında:

– “Buyur diye bir cevap gelmiyor ki… Artık kapıdan kovulmaktan korkuyorum” der ve şu cevabı alır:

– “Senin Allah demen, O’nun buyur demesi sayesindedir. Senin yalvarışın, Allah’ın senin ruhuna haber uçurmasındandır. Senin çabaların, çareler araman, Allah’ın seni kendine yaklaştırması, ayaklarındaki bağları çözmesindendir. Senin korkun, sevgin, ümidin, Allah’ın lütuf kemendidir. Senin her Yarabbi demenin altında, Allah’ın buyur demesi vardır.”

Bu hikâyeyi anlattım çünkü ben seni hiç unutmadım. Kim ne derse desin ben sadece kalbime danıştım. Düştümse bilinçli düştüm. İnandımsa isteyerek inandım. Sana her seslendiğimde beni duyduğunu bildim. Senden her uzaklaşıtığımda bana yaklaştığını, kendimi her unuttuğumda beni hatırladığını da. Bildim bu dünya dedikleri seninle arama girmeye çalışan her şeymiş. Bildim kendi varlığımı yok bilmedikçe sana ulaşılmazmış. Ve yine bildim aşk kişinin alnına konan kelebekmiş.

Olay yerinden bildiriyorum. İnsan eksiktir, insan nâkıs. İnsan kendi kendinin çıplağı ve kendi kendinin örtüsü.  İnsan kendi harladığı ateşin kurbanı. Kendi başının belası. İnsan bu yüzden âşık ve mâşuk. Kendi sesini aynasından duymak için meftun.

Olay yerinden bildiriyorum. Kişinin kendi tutkusuna ulaşmasında aşk bir araçtır. İnsan suçludur. Suçluyum.

Sulhi Ceylan

DİĞER YAZILAR

1 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir