Leyla İstanbul’a Gelirse…

Ah Leyla, sen neler ettin bize!

***

(İstanbul Günlükleri 3)

Sen bu şehre gelirsen Leyla, rüzgâr durur, yağmur diner, gürültü kesilir. Herşey dikkat kesilir senin üzerine. Şarkıların üzerine, bulutların üzerine; kifayetsiz bir mevsim dalgınlığı gelip kurulur. Kuşlar donar havada. Ömrün sus işaretidir şehrin varlığını mühürleyen. Kaldırımlar çizgi çizgi sükûnet. Nefesler tutulur bir anda. Nefsler tutulur Leyla. Yemeden içmeden kesildikçe inceliriz. Bir iğne bir ipliğe döner, gönlümüzün söküklerini dikeriz. Bizden sonra duvarlar, ağaçlar, vitrinler incelir. Herşey yıkıldı yıkılacak gibi durur ayakta. Telaş dinlenir sanki ayakların şehrin kalbine dokundukça.

Sen bu şehre gelirsen, bütün yürüyüşler, yavaşlar ardın sıra. Zira hiç kimse senin kadar ince adımlarla yürümemiştir daha. Taşların dile gelme ihtimali konuşulur sokak aralarında. Servilerin altında, kuytularda, cami avlularında, uçurum balkonlarda… Saygıyla fısıldaşır varlığını dudaklar. Hayretin lisanında bir isim ararlar sana. Ben ezelden gelen bir meczupluk ahıyla ‘Leyla’ derim sana.

Sen bu şehre gelirsen Leyla, ölümün rengi bile değişebilir usulca. Karalar giymekten vazgeçer çocuğunu yitiren anneler. Gülkurusu manzaralar kuşatır maziyi. Ümitvar bir lalenin hikâyesi yazılır çinilere. Toprağın ve canın özünü hatırlar anneler, çocuklar. Böylece herşey senin rengine vurulur Leyla; ben baktığım herşeyde seni hatırlarım.

Ney üflemekten vazgeçen dervişlerin yeniden zikre başlamasıdır, gelişinin hatırına yollara desenlenen. Gönül figürleri iliştirilir aynaların kenarına. Leyla, sen bu şehre gelirsen taze ilhamlar doldurur kelimelerin ruhunu. Kitaplara nakışlar işlenir billur nefesinden. Yaşadığımızı anlarız böylece. Sana dair anladığımızı anlatırız birbirimize. Bir sefa hali kuşatır etrafımızı. Söz alanının darlığından şikâyet etmeyiz artık. Başka bir lisanda buluşur manaların sireti. Suretten öte bulduğumuz bir yoldur sesin. Sesin diyorum Leyla, keşke duyabilseydin… Boşlukta dağılıp giden bir ahenk değildir yemin billâh. Şehrin silueti sesinle yürek rengine bürünür. Sesin diyorum Leyla, ilahi belâgatin perdesinden bir hitaptır bana.

Durmadan yenilenen, durmadan yinelenen bir yangının tam orta yeridir gelip duracağın yer. Ben yolunun ortasında toprak saçarım başıma. Ben yolunun ortasında buseler kondururum ayaklarının değdiği taşlara. Ayaklarının değdiği taşları sen diye basarım bağrıma. Arabesk bir düşkünlüğe divanelik dokurum. Ben yolunun ortasında Leyla, ben yolunun ortasında… Oturup ilahiler okurum. Başı kesilen dervişleri çağırırım ötelerden. Kol kola yürürüz hoş geldiğin şehrin hoş gördüğümüz meydanlarına. Ne ben kan dökülen ciğerimi dava ederim, ne başsızlar başından sual eder. Yeniden ney solo üflemeye başlar, nefessiz ve nefssiz dervişan. Kıyamet suruna koşan çocuklar gibi alkış tutarız. Yangından ilk kurtarılacaklar listesi yanmıştır çoktan. Bir yangındayız Leyla, bir yangındayız. Burnumuzun ucunu göremeyecek kadar sarhoşuz üstelik. Senin gelişini gördük dört bir yanda. Yangındayız Leyla… Kurtulma olasılığımız yoktur bu yangından.

Leyla, sen İstanbul’a gelirsen… Yani Leyla, sen bu şehre gelirsen, sana yol kenarındaki küçük çay evinden, cebimde kalan son harçlığımla çay ısmarlayabilirim. Üstelik açık söyleriz çayı, tam senin istediğin gibi. Belki sana küçüklükten kalan yaralarımı gösteririm şiirler eşliğinde. Sen bu şehre gelirsen vallahi, billahi, tallahi ölmek çok kolaydır Leyla…

Mümin Munis

 

 

DİĞER YAZILAR

12 Yorum

  • Hâzin , 30/04/2014

    Leyla kime gelmiş ki…

  • ömer ertürk , 29/04/2014

    Dublörüme bir naziredir.

    Çölden geçmek Leylâ’ya ermek içindir

    Kuşlar öttü Leylâ için
    Güller açtı Leylâ’dan ötürü
    Uyku bir bahara döndü
    Leylâ ayla yıldızların
    Arasında paylaşıldı
    Ortasında kapışıldı
    Sussun bütün dünya şehir
    Leylâ derin bir uykuda

    Güller Leylâ’nın uykusunda olgunlaşırlar
    Leylâ’nın uykusundan renk alır kuşlar

    Sezai Karakoç

  • ömer ertürk'ün dublörü , 29/04/2014

    Ben Leylâ gibi güneş doğarken uyanamam
    Şehir gece gündüz benim içimde uyur
    Leylâ’yı götürüp Londra’nın ortasında bıraksam
    Bir bülbül gibi yaşamasını değiştirmez çocuktur

    Biz seni işte böyle seviyoruz Leylâ
    O gitti bize ağlamak kaldı kala kala

  • Furkan Said Altungök , 26/09/2013

    Leylayı öldürmek mecnunluğa teğettir. Bundan sonrası mecnun için daha leyladır.

  • mecnun , 25/09/2013

    siz benim gözlerimle leyla’ya hiç bakmadınız. siz hiç leyla olmadınız. ah leyla sen bana neler ettin!!!

  • Leyla'nın dostu , 24/09/2013

    Kardeşçiğim, ciğeriniz ağzınızdan çıkıp kan tükürene kadar Leyla’nın aşkı belasına düşmeniz dua ve temennalarımızla… Gönlünüze hürmet ile…

  • Rasül Bengi , 24/09/2013

    Madem dostusunuz Leyla’nın bana dilimi ısırmak düşer.Ehli olmadığım Leyla demek değil,dostu benim demektir.

  • Leyla'nın dostu , 24/09/2013

    Muhabbette körlük vardır. Haya, ar, namus, isim, ilim, iman yolunu görenler içindir. Aşk bir aziz kölenin hüneri ve Leyla’nın gözü kıskançlıkla bezenmiş bir nazlaşmadır. Leyla kıskanılmaya ençok değendir.

    Leyla’ya gitmek Leyla’dan ayrı durulduğunu gösterir. Bunu görmek illa kör ve körlük ehli olmayı gerektirir. Davete icabet haktır ama gidişi yoktur. Yine de Leyla’ya gidiyorum diyen çoktur.

    Halbuki zaman çoktan delinmiş, mekan çoktan yırtılmıştır… Leyla’nın köyü vardır ama Leyla bir köyle sınırlı değildir. Leyla’nın saçları uzadıkça uzar, uzadıkça uzar, uzadıkça uzar… Bu yazının yazıcısının dediği gibi; Leyla’sı olanlar anlar…

  • Rasül Bengi , 24/09/2013

    Bunca seveni olan Leyla’nın bir tek bana gelmesini beklemekten haya ederim.Ki geçilmişse dağları ve şehirlerin kıyılarından hiç bulandırmadan nehirleri,bu onun davetinin içime zerk ettiği dilemedir.

    Dip not:Ben Leyla’nın saçlarını hiç görmedim ama uzun olmadığını biliyorum

    Notun dibi:Leyla’nın köyüne yine olsun yine giderim bile bile anlamayacağımı ve üstüne üstlük bir daha kimseyi anlayamayacağımı. . .

  • Leyla'nın dostu , 23/09/2013

    Kendinde Leyla’ya gidecek kadar takat ve cesaret gören, ya Leyla’yı hiç görmemiştir, ya da Leyla’yı görmekten hiç birşey anlamamıştır. Onun gelişi yanında, kendi gidişini yol almak zanneden sadece zannediyordur; hiçbir zan da hakikat değildir.

  • Mümin MUNİS , 23/09/2013

    Leyla’sı olan anlar…

  • Rasül Bengi , 23/09/2013

    Leyla gelmez,biz ancak ona gideriz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir