Boş zamanlarınızda ne yaparsınız?
Kitap okur, müzik dinlerim. Dünyada bu kadar yanlış anlaşılan bir soru daha yoktur.
Dünyada bu soruya verilen cevabın meydana getirdiği alan kadar da yaygın bir yalan daha varsa, o da herhalde “seni seviyorum” dur. Veya, neden kitap okumuyorsunuz?
Kitap pahalı da ondan. Dünyada bu kadar yaygın bir yanılgı daha varsa, o da herhalde her malın herkes için olduğudur. Kitap pahalı değildir, zaten hiçbir mal bizatihi ucuz veya pahalı olmaz. Bu bir durulan yer sorunudur. Asıl kıstas alınması gereken gelirdir ve gelir düşük olunca, her şey (bu arada kitap da) pahalı, yüksek olunca da her şey ucuz görünür. Bir malın ucuzluğu veya pahalılığı, diğer mallar karşısındaki satın alma gücüne göre değişir. Eğer bir malın diğer mallar karşısındaki nisbi fiyatı gerilerse, o malın ucuzladığından ve tersi söz edilebilir. Bu nisbi kavramların üzerinde oynamayı bırakarak, kitabın ömrünü tamamladığı gibi, dehşet verici bir iddianın üzerinde düşünmekte yarar vardır.
İki önerme birden: Kitap ucuzluğundan ötürü ölmektedir;
Kitap, öyle olmadığı halde, boş zaman unsuru olarak algılandığından ölmektedir. Başka bir ifadeyle, herkesin ulaşabileceği bir nesne haline gelmesi, onu öncelikle statü unsuru olmaktan çıkartmıştır. Ve öte yandan, üzerinde emek sarfedilmesi gereken bir faaliyet, yani kitap okuma, bir boş zaman faaliyeti olarak görülmeye başlanmıştır.
Matbaanın 16. yüzyılda icadıyla “kitabın demokratikleştiği”nden söz edilmektedir. Bizde henüz böyle bir şey olmadı ama, Batı ders kitaplarının hemen hepsinde buna benzer önermeler sıklıkla yer almaktadır. Gerçekleri veya gerçeklere yaklaşan şeyleri edinmenin en kötü kaynağı ders kitapları olduğundan, başka hiçbir gerekçeye başvurmadan, sırf ders kitabında yer almasından ötürü, bu önermenin yanlışlığı ileri sürülebilir. Bu kadarıyla yetinmeyenler için: Rönesans’ta, matbaanın icadı kitabı demokratikleştirmemiş, ona egemen olan sınıfın değişmesine yol açmıştır.
Rönesans adı verilen, kapsamlı ve birikimli dönüşüm ve başkalaşım döneminde, kitaba ilişkin olarak meydana gelen değişme, ucuzlaması değil, bollaşmasıdır. Matbaanın icadından önce, manastırlarda keşişler veya üniversite çevrelerinde hattatlar tarafından elyazması olarak çoğaltılan kitaplar elle yazma işleminin zaman almasından ötürü çok kıt idiler ve öte yandan Kilise’nin tekelinde kalmaktaydılar. Matbaa, çoğu zaman sanıldığının aksine, kitabı ucuzlatmamış, yalnızca üretim süresini kısaltmıştır. Böylece parası olduğu halde bilgiye ulaşamayan burjuvazi, matbaa sayesinde, bilgiyi tekeline almaya başlamıştır. Zaten Rönesans, burjuvazinin kendi dünya görüşünü egemen kılması faaliyetinden başka bir şey değildir. Bu bağlam içinde, kitap burjuvazinin egemenlik simgelerinden biri haline gelmiştir. Başka bir ifadeyle söylenmesi halinde, halk gene kitabın uzağındadır, kitabı değerli kılan başlıca unsur da, halkın ulaşamayacağı bir nesne olması durumunda gizli bulunmaktadır.
Kitabın gerçekten ucuzlaması ve dolayısıyla, bilgiye ulaşma olanağı olmaktan bir boş zaman nesnesi haline doğru gerilemesi, XX. yüzyılın başından itibaren görülen bir süreçtir ve bugünlerde zirve noktasına ulaşmak üzeredir. Kitap günümüzde o kadar ucuzdur ki, hiçbir sınıfsal veya bireysel prestij sağlamamaktadır. Bu nedenle terkedilmektedir.
Bu konuda da bir yanılgı vardır ve tartışılması gerekmektedir. Kitabın günümüzde dünya ölçeğinde gerilemesi, elektronik bilgi işlem araçlarındaki gelişmeye bağlanmaktadır. İlk bakışta doğruymuş gibi gözüken bu iddianın varsayımlarına biraz daha yaklaşıldığında, kitap ile elektronik bilgi derleme ve saklama araçlarının ikâme değil, tamamlayıcılık ilişkisi içinde oldukları görülmektedir. Bu durumda, elektronik bilgilenme alanındaki bir talep genişlemesinin kitap talebini de artırması gerekirdi. Bunun tamamen tersi bir durumun ortaya çıkması, kitabın kendini silip süpüren bir rakiple karşılamasından değil de, peşinde koşmaya değemeyecek kadar ucuz olmasından kaynaklanmaktadır.
Buradan başka bir yanılgıya gelmek gerekmektedir. Gene çoğu zaman öyle sanıldığının aksine, kitap bazı istisnalar dışında, bilgiye ulaşmak için talep edilmemiştir. Kitabın istenmiş ve aranmış olmasının nedeni, hâkimiyet simgelerinde birini meydana getirmiş olmasıdır. Kitaplı dinler, hukukun kara kitabı, kitabına uygun davranmak ve binlerce başkasını birleştirmemiz durumunda, kitabın işlevlerinin arasında, bilgi aktarımının sonuncu sırada yer aldığı, asıl işlevinin değişmezi, reddedilmezi korumak olduğu anlaşılmaktadır.
Sonuncu yanılgı, kitabın bilgiyi demokratikleştirdiğine ilişkin olanıdır. Bilgi her zaman bazı tabakaların tekelinde kalmış (o tabakaların genişlemesi zaman zaman söz konusudur, ama bu bilginin aktarımının bizatihi kendisinin demokratikleştiği anlamına gelmez), bazı serpintileri daha geniş kitlelerin üzerine dökülmüştür. Kitap bu bağlamda, bilgi “tuzluğu” işlevini görmüştür, görmektedir, görecektir. Ancak, aşırı ucuzlaması, yani diğer mallar karşısındaki nisbi fiyatının gerilemesi, onu bu işlevinden de uzaklaştıracağa benzemektedir. Sh: 191-193
Mehmet Ali Kılıçbay
(Kaynak: Felsefesiz Sanat ve Oyunsuz Tarih, İmge Yayınları, 1. Baskı, Ocak 1996, İstanbul.)