Katlanılmaz

Aşk acılarının üst üste yığıldığı duygusu şu haykırışla patlar: “Bu böyle süremez.”

1. Romanın (Genç Werther’in Acıları, Goethe) sonunda, Werther’in intiharını çabuklaştıracak bir sözle, Charlotte (onun da sorunları vardır) “bunun böyle süremeyeceğini” saptar. Werther de söyleyebilirdi bu sözü, hem de çok daha önce söyleyebilirdi, çünkü, karşılaşmanın büyüsü geçer geçmez, dayanılmaz olmak aşk durumunun değişmez özelliğidir. Bir iblis zamanı, olgunlaşmayı, eytişimi yadsır ve her dakika “bu böyle süremez!” der durur. Gene de sürer bu
iş, sonsuza dek olmasa bile, uzun zaman sürer. Öyleyse aşkta sabırlılığın çıkış noktası kendi kendini yadsımaktır: ne bir bekleyişten, ne bir güçlülükten, ne bir kurnazlıktan, ne de bir gözüpeklikten kaynaklanır; ne denli keskinse o denli sağlam kalan bir mutsuzluktur; bir sarsıntılar dizisi, kendi kendime yinelemeyi -gözüpekçe- sona erdirmeye karar verdiğimi belirtişimin (gülünç) yinelenişi; bir sabırsızlığın sabrıdır.

(“Mantıklı” duygu: Her şey düzelir – ama hiçbir şey sürmez. “Aşk” duygusu: Hiçbir şey düzelmez – gene de sürer.)

2. Katlanılmaz’ı saptamak: bu haykırış da bir kazanç sağlar: kendi kendime, bu durumdan ne pahasına olursa olsun çıkmam gereğini belirtirken, Karar’ın, Eylem’in, Kurtuluş’un savaş tiyatrosunu kurarım içimde. “Coşku” sabırsızlığımın ikincil kazancı gibidir; onunla beslenir, oraya yan gelip yatarım. Hep “sanatçı”yımdır, biçimin kendisini bir içerik yaparım. Acılı bir çözüm (vazgeçmek, gitmek, vb.) tasarlayarak, benliğimde kurtuluşun coşkulu düşünü çınlatırım: elçekmenin (dostluktan değil, aşktan elçekmenin yenilgisi sarar varlığımı ve o zaman neyi kurban etmem gerektiğini unutuveririm: yalnızca çılgınlığımdır kurban edeceğim, o da, konumu gereği, özveri gerektirmez: deliliğini birine “kurban eden” bir deli görülmüş mü? Şimdilik, elçekmede yalnızca soylu, tiyatromsu bir biçim görürüm, bu da onu İmgelik’imin surları arasında tutmaktır gene.

3. Coşku geçtiği zaman, en basit felsefeyle yetinmek durumunda kalırım: katlanma felsefesiyle (gerçek yorgunlukların doğal boyutu). Uymadan katlanır, savaşmaya alışmadan direnirim: hep şaşkınımdır, hiçbir zaman cesaretim kırılmamıştır; bir Daruma bebeği, durmadan şaplak yiyen, ama içindeki bir düzen (ama benim düzenim nedir? Aşkın “gücü” mü?) yardımıyla “sonunda” gene doğrulan bacaksız bir hacıyatmazımdır. Bu Japon bebeklerine eşlik eden bir halk şiiri de bunu söyler:

“Böyledir yaşam
Düşersin yedi kez
Kalkarsın sekiz kez.”

Kaynak: Bir Aşk Söyleminden Parçalar, Roland Barthes , Metis Yayınları

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir