Elif Bayır insanlardan şikâyetçi… Ve kalabalıktan… Kendisine kesrette vahdeti hatırlatırız…
***
Yerin altından duyulmuyor yerin üstünün sesi. Bir metro istasyonunda tren yaklaşırken, minareden yükselen sesi duymuyorum. Sarı çizgilerinize basmıyorum, yaşlılara yer veriyorum ve annemin elini bırakmıyorum istasyonda. Annem elimi hiç bırakmıyor. Annem elimi hep tutuyor uzak bir kentten. Öyle uzak, öyle güzel bir kent ki annemin ayaklarının altında yer bulamamaktan doğasıya korkuyorum.
Tren tüm ışıklarıyla üzerime öldüresiye geliyor, oysa vakit hep akşam. Çizgiyi aşıp hepinizden kurtulayım diyorum bir lahza, sanki annem elimi sıkarak diyor; burası ilk durak değil. Burası ilk duraktan sonraki ve önceki durak, dünya. Bu durakta aranızda yer bulup oturuyorum. Hep bir ağızdan farklı cümlelerle konuşuyorsunuz. Tren aynı rayda artan hızlıyla ilerliyor. Yükselen seslerinizle azalıyor duyma yetim. Bir sussanız anlayacağım nedir bunca gürültüye sebep. Tren bir yavaşlasa size tren olmayan bir kentteki çocuğun resmini göstereceğim. Bir sussanız bir çocuğun bir cesedin yanından size elini uzatıp haykırdıklarını duyacaksınız. Susmuyorsunuz, tren şimdilik durmuyor. Kulaklarımı konuşmasını istediğim sesle size kapatıyorum.
Şarkı başlıyor. Şimdiki zamanda durmuş içimin geçmiş zaman gürültüsünü dinliyorum. İçimde bilmediğim bir dilde söylenmiş şarkıdaki hüzün… Duyuyorum, tanıyorum, anlamıyorum. İçimde yeni baştan geçiyor zaman, siz bilmiyorsunuz, sen de bilmiyorsun. Seni barındıran bir zamana rastlayınca, herkes üçüncü şahıslara dönüşüyor, çoğul. Seninle onların arasında, onlar böylesine çokken nasıl da karşılaşıyorum yeniden? Adımı duyuyorum sesinden, adımı soyadımla bir arada, soyadımla bile eksik… Hani herkesi susturuyor bir adımı söyleyişin, fırsat bilip sana o çocuktan bahsetmek isteyişimi hatırlıyorum, sana gelecek zamanda cümleler kurma telaşımı, ama susuyorum. Anlatmaya halim yok. Konuşsam onlar gibi olmaktan korkuyorum. Bak ikimizden başka birbirine bakan kimse yok. Sen o köşede öylece duruyorsun, tüm köşelerim tutulmuş oluyor böylece, köşelerim ne çok? Susuyorum. Sen bir cümle dahi etmeden kulağımda bildiğim bir dilde şarkı başlıyor. Ben şimdiye geliyorum, sen gidiyorsun, siz hâlâ buradasınız. Cümleleriniz de burada fakat trenin hızı azalıyor.
Kısa süreli de olsa susuyor tren, onun susuşunu fırsat bilerek sizi geride bırakıp yerin üstüne doğru yola çıkıyorum. Annem elimi daha sıkı tutuyor. Kalabalıklaşıyorsunuz, annem kalabalıklaşıyor. İşte gökyüzü, gelecek zamanda kurulacak cümlelerden haber verircesine berrak ve hepinizden kalabalık duruyor karşımda. Vakit gündüze dönüyor birden, içimin gürültüsü de susuyor. Yalnız bir ses duyuyorum minareden. Bu kez anlıyorum. Hazırlanın diyor ses. Hazırlanalım çünkü gelecek durakta hepimiz birden iniyoruz, o çocuk da…
Bir sonraki durak?
Elif Bayır
3 Yorum