Zaman ayaklarımdan geçmişe doğru uzanırken, ben yine gecenin gündüzle buluşacağı yere bırakıveriyorum kelimeleri. Sevdaya dair ne de çok söz edilmişti vaktiyle. Hepsini hatmedemesem de çoğunu bizzat yaşayarak ezberledim. Acısını çekmediğim şeylerden korkmadım hiçbir zaman ve acısını tattıktan sonra da korkmamın ecelime hiçbir faydası olmadı. Aşk da böyleydi işte. Yandıkça, tat oldum gönlüme. Yandıkça, kendime dair derinleştim.
Kendimi hep yalnız hissettim. Kesretimi oluşturanlar bir yalanın yanmasıyla yok olduğu vakit, vahdetin yalnızlıkta gizli olduğunu anladım. Ve bir başıma aşka savaş açtım, sandım. Ben yüreğimi koydum ortaya, o beni. Aşkı her haliyle yeryüzü gönüllerinden silmek istedim. Bilmediğim dillerden bilmediğim kelimeler çalıp getirdim aşkı içten fethetmek için; ama bir türlü başaramadım. Çünkü aşk, her dilde aynı okunmasa da her gönülde benzer acıyı bırakıyordu. Ve benim onu yıldırabilecek hiçbir gücüm yoktu. Bir ben vardım ortada bir de düşmanım; “ben”. Gönlümün, nefsin imtihanına tabi tutulması içten içe kemiriyordu günah iplerimi. Ve ben temizliğin zatından geldiği zatın beytine galip gelemiyordum bir türlü. Temizi yıldırmanın tek yolu çirkefti. Aşkın gönülden silinmesinin, gönlün karalar mabedine dönüşmesinin tek çaresi “ben”dim öyleyse. En güçlü silahımı alıp aşkla savaştım. Yıllarımı aldı aşkın kapısına en büyük günahlarımla vurup, onu yıkma isteğim; ama gönlüm günaha bir adım yol almadı. Aşk silinmedi gönüllerden. Ve tüm gönüller münkirim oldu aşkla bir olup. Dedim ya temizliğin geldiği temizin haremgâhıydı gönül. Gönül aşk için yaratılmıştı ve gayrısını kabul etmezdi. Etmedi. Aksine nefsim gönlümden yana olmaya başladı. Aşk, gönlümü sevdikçe ben gönlüme âşık oldum.
Pes ettim. Aşkın kölesi oldum. Aşk secdesine kapandım. Geceler gündüzlerin ışığıyla dokundu. Bir kez olsun başımı kaldırmadım aşk secdesinden güneşi söndürmek için. Ve ben aşk oldukça, güneş daha bir parlak doğdu gönlümün üzerine. Aşk; gönülle nefsin muharebesiydi ve kazanmanın tek yolu “ben”den geçmekti. Anladım, idrak ettim ve geçtim. Başka yolu yoktu çünkü zafer kazanmanın. Kendimden geçtikçe, yenildim. Yenildikçe, yenilendim. Öyle ki, gün geldi aynalara gerek duymadan sulara aksettirip gölgemi, gözlerimin içindeki aşkı satır satır okudum. “Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır.” dizesinin, gönlüme muştuladığı zaferi o vakit yaşadım.