Biricik Zonguldak!
ardından bakıldığını bilecek kadar kapıyı gözden kaybetmeden
her sabah gözleri kızarık yola memur çıkmışsın
sıkışık minibüslerde çapağım var mı diye düşünürken
görebileceğin ender parçalar camı hohluyor
yüzükler çift biri taşlı diğeri cilalı devirden
bakışlar aynı donuk kibrin saçmalığında
biri de çalıkuşu olmak sevdasında hiç değil
hükümetin eğitim politikaları rezalet diyenler
tutarsız hayatlarını biraz daha genişletmekle meşgul
televizyondan kalma bir dalgınlık
çocukları birazdan çıldırmış görme dalgınlığı
poğaçaların sıcak ve yumuşacık olduğunu bilme dalgınlığı
ilk ısırık çok hafif ağızda yer etmeyecek kadar az
çaydan bir yudum boğazı yakmasın diye dikkatle
masaya oturan öylesine biri kravatını düzeltirken
göz göze gelmemek ustalığı, çapkınlık gecesinin morartıları
sigara dumanları, camların önünde pet bardaklarda çayın son buharı
taşrada çocuklar nerede olduklarından habersiz
öğretmen hanımlar kendilerine bayan denilmesini istiyor
öğretmen beyler ne derseniz razı
evde yemekleri hazır etmiş anne
koyulduğu gibi duran gıcır kitaplar
saçlarını düzenli tarayan bıyıklı baba
gün bitince otostop günlüğüne bir satır eklemek
üçüncü gün günlük fikrinden vazgeçmek
atıp tutacak bir dostun sağlığı yanı başında
o da bir kızın parmaklarında takılı kalmış imgesel yalınlığını
kelimeleri semirmekle harcayacağı bir ömür tasarlıyor
çaycı yakup herkesi sever seni niye sevmesin
ruşen amca öldüğünden beri çay evlerinin tadı yok
kılınan namazların her zaman bekarlık ölçüsünde kaldığı
halbuki böyle kin toplamış bir vücudu secdeye sermek
boşalmış anıları kıyamda tutmaktan iyi
ama arkadaş anlamıyor balık pullarından
diş geçirmek istiyor bütün taze avlara
denizi görünce kendini görmüş sanıyor
saçlarını taramak isteyince nedense saçları olmadığı geliyor aklına
taşrada ancak bu kadar sevimsiz olunabiliyor
kitapçıların önünden geçerken kırtasiye sırası bekleyen insanlar
eski solcu bezginliğinin verdiği usanç
tekrar ettikçe biten deniz, uzadıkça solucanlaşan yol
akşam terli gömleğini başka askıya, okul gömleğini başka askıya asmakla
telafi edilen bir sürü hayal kırıntısı
güneşin altında yürüyen bir kaplumbağa
taşrada uykuların hayatı, televizyon sesleri boş arsalarda
sabah yine öğretmen servisi
albert camus, yabancı.
Dursun Göksu
Özgeçmiş
1986, Zonguldak. Şiirleri Aşkar, Japonya, Fayrap, Bakmaklar, Mahalle Mektebi gibi dergilerde neşredildi. Beş sayı İzbe Fanzin ve dokuz sayı Merkezkaç Şiir yaprağını çıkardı. 2016 yılından beri Musa Günerigök, Salim Nacar, Muhammed Sarı ve Mehmet Raşit Küçükkürtül ile Kaygusuz Şiir dergisini çıkarıyor. “Tanısan Seversin” isminde “–ki yayınları”ndan çıkan bir şiir kitabı vardır. İstanbul’da yaşıyor, öğretmen. Tütün içmez, kadınlarla tokalaşmak istemez. Çayevlerini ve Cerrahî ilahîlerini sever. Her sabah köyden şehre bir kere daha göç eder.