kendimi pencereden sarkmış gibi hissediyorum
gece vakti lambaya asılı kalan kanarya
düşümü besledi inandım
dışarıyı izlerken dışarının da beni izlediğini
hızla çarpan kapı o güçlü düşüş
o titreme o çocuksu masumiyet kırılmış ayna
serçe parmağına kına yakan erkekler
ellerin ve sözlerin o kaçınılmaz kıvraklığında
bir samba ya da paso doble
o ellerin ve titreyen dalların arasında lorke
bir çeşmeden su içmişliğini alkışlayabilir
arya söyleyen soprano kızlar
sana o hiçbir şeyin bitmemişlik hissini veren
o sonsuz eğride kalbinin ellerine döktüğü telaşı
yağmurda ıslatarak geçiştirebilirsin
önerisini getiriyorum
çünkü
her merdivenin göğe çıkarma telaşı vardır insanları
acil inişler için saklanmış ölümlerin sarılığı
dişinin arasındaki kömür parçası kadar siyahtır
buraya insanın büyük masumiyetiyle uzayan
büyük yanılgılarını yazıyorum
üzerimde kaynayan kemiklerin sesleri kemik kilisesinde
karluv must üzerindeki bir yeniçeri heykeli gibiydim
örneğin
şarkılarını öbür dünya için söyleyen
fakat yorulmuş savaşlar gibi
haritanın o lejandında anlam için bakılan
gözleri puslu atların
düşünde
uyanan o tek nefeslik şarkı
şimdi sustu.
bilal can