Erenler bir denizdir âşık gerek dalası
Bahrî gerek denizden girip cevher alası
Yine biz bahrî olduk denizden cevher aldık
Sarraf gerek cevherin kıymetini bilesi
Yürü var epsem ol a, ne simsarlık satarsın
Ali gibi er gerek işbu sırra eresi
Muhammed Hakk’ı bildi Hakk’ı kendinde gördü
Cümle yerde Hak hâzır göz gerektir göresi
Dile rızkını Hakk’dan “nahnu kesemnâ” pinhân
Nefsin bilmiş er gerek göz hicâbın silesi
Dedim işbu nefesi âşıklar hükmü ile
Bâhilliksiz er gerek bir karâra durası
Âlimler kitâb düzer karayı aka yazar
Gönüllerde yazılır bu kitâbın sûresi
Yürü hey sûfî zerrâk ne sâlûsluk satarsın
Hakk’dan artuk kim ola kula dilek veresi
Hakk durağı gönülde âyâtı var Kur’ân’da
Arş’dan yukarı cânda aşk burcunun kulesi
Şöyle deli olmuşam bilmezem dünden günü
Yüreğimde işledi aşk okunun yâresi
Gel imdi miskin Yûnus tut erenler eteğin
Cümlesi miskinlikte yokluğ’imiş çâresi
Yunus Emre (1240-1320)
Günümüz imlâsına uyarlayan: Feyyaz Kandemir
Lugatçe
Bahrî: denize ait, denize mensup, dalgıç
Epsem: dilsiz, sessiz, ebkem
Nahnu kasemnâ: Kur’an-ı Kerim’de geçen bir ifade, “biz taksim ettik” anlamında.
Pinhân: gizli, saklı, örtülü
Bahillik: cimrilik, hasislik. Bahilliksiz: cimri ve hasis olmayan
Zerrâk: iki yüzlü
Sâlûs: iki yüzlü, riyakâr. Sâlûsluk: riyakârlık