şiire dönelim ey kalbim
kumral kadınlar diriltelim mezarlardan
bir bulutun akışını dinleyelim
göğün çiçeklendiğini görelim
biz bu göz çukurlarını boşuna oturtmadık yüzümüze
bunu bilelim ve tebessümün bir küfür gibi oturduğunu yüzümüze
sesimizi ellerinde bırakalım dülgerin, gidelim
bizi ancak biz uğurlayalım
mendilimizde kadın yüzleri
yağmurun ancak yağmura yağdığını
yıkılan kentleri avuçlarımıza sakladığımızı
söylemeyelim, toprağa dönelim
sardunyalar döken kapılardan geçelim
yalnız parmağımızı bırakalım yakan hatırasıyla
esmer çocuklar doğuralım devinen kemiklerimizin sesinden
öylece gidelim, gözlerimizi denize dökelim
sirkeciden sanayi devrimi mağlubiyetiyle kalkalım
galatada bir akşamüstü
dudağını öpelim incirlerin
yüzümüzü bırakalım bu ıssızlığa
kanla kuruyan bu çağın gaddarlığına
acımızı şakağımıza dayayalım erken buluşmanın olgunluğuyla
sen tıkanan damarlarınla ben çiçeklenen göğsümle
gidelim, geçelim kardiyologların çelikten sedyesini
kaç kez değdimse bisturi ucuna
unutalım, yeni bir gövdenin muştusuyla
uzanalım uykunun halkalı kollarına
bırak taşıdığın ne varsa
bırak gök kadar mavi gözyaşlarıyla halkım sevsin onları
içimiz ağıtlar kulesi
gözlerimize uzanan ışığı bileklerinden kesiyoruz
kanıyoruz, biliyorum iyi olmayacağız
kuşları sevdayla uçurmayacağız
bir aldatı en çok kadın parmaklarındadır, bileceğiz
bir gün dirilmek için öleceğiz
başımızı göğe yaslayalım
İbrahim Hakkı Öztürk
2 Yorum