biz beşi bir yerden yakmıştık da umurunda olmamıştı ölen şairlerin haklarında konuştuklarımız
yarım sucuk ekmek napolyona bakıyordu elimizden geldiği kadar bonapart diyeceğiz
şişman kasiyerler boy verecek biz çalışılmış derslerin öncesinde subhanallah çekerken
aklımızdaki yarım şiirlerin nötronlarıyla Uyarlarını protonlarıyla Zarifoğlularını çarpıştıracağız
kim ölen bir şiir kadar ünlenebilir bu dünyada geçmiş günlerin acısını üzerimizden alarak
ben bi şiiri boğdum parmaklarında gecenin ebleh suretleri düştü yanıma ağrının yırtılarak
sonra durup astım tüm yamaçlarına şehrin minaresiz bir resmi düştü aynama
kurtulacak olursak ondan kurtulmuş oluruz o zaman önceleri deriz dört ayrı koldan
anlayarak gibi yaparız kısa cümleler kurarak omzuna dokunuruz anlarız bunu
en çok atlas kalır bize bu tuhaf sicim nerden tahvil edilmiş berbat zemine
kıvranarak ürpertisine sarılıyoruz çıkarmaya çalıştığımız enlemin
yoktur çehremizde yırtılmış anıların ruhu bitek dağların gölgesi var
çocuklar ama acıları paylaşarak isimleşir çocuklar neyse bana kalan suç
bir kuyudan halka gibi dumanlar yayılarak büyürdü bu benim suçum değil
harf harf zembereği kırıyor gördüm bilerek sondaki cümleyi
ölerek yaşıyoruz girmek gibi bir suçumuz var göğsümüze yazılan hayata
razı değiliz bu yüzden bizi tanık göstermeyen tarihe bu yüzden suç ektik
yakarak bendimize firari gölgemizi bu dumanlı hikayeler bu dokunuşlar
biraz dünya verir misin isteyene biz sana helva verir su içiririz
liman değiliz burada liman değil tanıdık bir yumruk tadı var ağrımızda
kedileri besleyerek ilerleyip gölgesinde dururuz bu havalı gençliğimizin
ilkin yanımda sen vardın sonra kuşlar geçerdi bir böcek severdik
hüznü sevmemiz boşuna değildi beyazlara karşı siyahlardık
tüm kazananların karşısında yenilmişler belgemizi yürekte taşıdık
üzmek gibi bir adetimiz yok göğü küstürmek için bahanemiz
oysa kimse kendini üzmek kadar büyük bir iş yapmamıştı
ve biz alnacımızdan yetim bir geleceğe susuz şiirler yazardık
şimdi buradayız sonra orada geleceğiz bir neslin tüketilmiş umuduna
umduğumuz bu olmamalıydı yaşamak düşerken üzerimize
taş atıp yumruk kaldırmak belki tüm nümayişleri sitayişle imlemek
kendi bahtımıza şiir sevinci yaşatmak kadar gerekli idi bu
sonra tutup göğe çekpas çekmek işaret öznesine sevinçle yaşamak
tutunmak asrımızda bir mandal gibi durmaktır savrulmamak için
ben bi şiiri göğe yazdım şehre selalarla duyruldu bu minarelerden
ebuzer olamadık belki çocuğumuz olur bilek güreşi yapar misket oynar
sonra hayata karşı sesini yükseltir otur dese de hoca verse de sıfırı
yenilmenin lezzetine vâkıf olan tüm hücrelerinde anahtarlarımız
açılamayan kapıları açarak ilerler bu içli dua ittifakında
Bilal Can
Hece Dergisi 201. Sayı
3 Yorum