Cahit Zarifoğlu modern şiirin önemli temsilcilerindendir. Kendine has bir şiir dili geliştirmiş, şiirinin özerkliğini korumayı bilmiştir. Belki de bu insiyak sebebi ile poetik metinler yazmaktan geri durmuştur. Zarifoğlu’nun şiirinde karmaşa, düzenin bizatihi kendisidir. Zaman, “hızla akan bir mızrak“tır. O, modernizmin etkisiyle süratle değişen mekânı bir problem olarak algılar; “beygirler uzağa kayıyorlar” diyerek verili mantığa karşı tavrını ortaya koyar ve şiiriçi bir mantık kurarak dünyayı bir çocuk edasıyla yeniden tanımlar. İnsan haysiyetini gözeten bir bilinçle yazar şiirlerini. Eşya karşısında irtifa kaybeden insana itibarını iade etmek istercesine “burası bir adam” diye haykırır. Dağları sever; atları, develeri, kuzuları ve bilhassa kuşları. Kendisini “hiçbir tüfeğe gelmeyen bir kekliğe” benzetir. Şiiri de öyledir; ne selefi vardır ne de halefi. Bu özellikleri ve dahası ile Türk şiirinde müstesna bir yer edinmiştir.
Cahit Zarifoğlu’nun sanatını önemsiyoruz. Bundan dolayı, yirmi beş farklı şiirinden Feyyaz Kandemir’in seçtiği mısraları Edebifikir okurlarının dikkatine sunuyoruz.
***
Ağartı
“ günlerin yamanan yıldızlar
ve üzülen gökkuşaklarıyla
doluluğundan söz ediliyor
evlerde çocuklar arşınlanıyor
ve alkışlanıyor babalar
ki tütün başında
ekmek başında kabir başında”
Ilık Kocaman Bakışlar
“Elimle
Kendi elimi tutuyorum
Yan yana gidiyormuşum gibi kendimle”
Aşka Dair
“Öyle sofralar gördüm ki
İnsan kasları vardı tabaklarda
O eğik gövdeler önünde yalnızlık
Her şeyi birbirinden uzağa çarpıyordu
Bir kadın
Bir erkek”
1958 Ekiminde
“Ve susunca
Kama düşüşü bir zaman başlar
Kalb ete ve ruha aynı anda açılır
Cine ve meleğe
Zulme ve hilme”
Açık Açık Çağırır Aşkını
“bütün bir geceye
dayar alnını
öyle ki alın
mübarek bir şeydir”
Anlaşılması Güç Bir İnsanlık
“Fakat yıllar çoktan uzaklaştı
Boş tarlaların susuz ağızları göründü
Ve şehir
Yeniden arabalar insanlar
Kornalar büyük ve kalın
Su torbasının içindeki canı ürkütüyor“
Beyaz Camlar
“Şimdi inSanSan aklını bileklerinde erit
Gerdir yüreğinin kirişini
Fakat beni bu sabah yakın anla
Bakarsın kapkara ve kızıl hançereler arasında
Sesim yeleleri parlar bir at
Paslı dilini çarpan”
Mavi Gök Orda mı
“Aklımdan çıkmıyorsun dedim
Başka türlüsünü yorgunum anlatmaya”
Başım Eğik Dilim Kapalı Gözler Kançanağı Anlamında
“Dilediğim en güzel hayat
Çöplerin içinde rüya aradım
Düştümse eğer sana bakarken düştüm”
Efendim
“Bir daha yüreğini kaparsan bana
‘bu yaprağı paramparça yaparım’”
Ben Dirimle Doğrulurken
“Bul içe kapanık hayvanlarımı yalvarmalarınla
Üzülmüş
Belki dünyayla horlanmışım”
“Halk aşksızsa sokaklar
banka dükkânlarıyla doludur”
“Sana ansızın alınyazımı ve kendimi ekliyorum
Aşka hazır aşka aç ve davetli”
Aralık Günleri İçin Bir Aşk Denemesi
“Aramızda ceylanımsı bir sıçrama
Çalkalanır sonsuzca. Şöyle irice
Bir kelime bul ok atsın döş kemiğime”
Yanma
“ve elbet
gözlerim sularımdan çekilince
ürkek bir ceylanla anlaşırım
yüzünün çok yakını olan bir limana
dilinin ve ağzının verdiği baş dönmesine
bahçeni tutan tavşanlara sığınırım”
Yar
“Doğa sevmeni bekler
İster ki göveresin
Yari görünce çökesin
Kavi eğilsin boynun
Eğilirken diklenmeyi bilmelisin“
Dünyadan Gitti Bir Akçesi Bulunmadı Böyle Tecrit Üzre Gitti
“Nam vermek için doğruldun
Alnından öpsünler için bir vuruşta yıkıldın
Suyu biz böyle geçeriz
Bizi afet sanırlar”
Kayıt
“Bir gün elbet sofraya birlikte çökeriz
Sen dağ gibi kurul ben zerre bir yer tutayım”
Zahmet Vakti
“estağfirullaaaaah ve işte böyle uzatarak
kalbim aç
etim yanık
Dünya diz çöktüğüm yer kadardır dizimin yanında bir diz
dizimin yanında bir diz sağdan biri iki üç
dört beş altı yedi soldan bir iki üç
dört beş altı yedi
bir sana bir sana bir sana… avucunu aç avucunu kapa
dilini tut aklını kravatın gibi çöz at”
Ayna
“Ve gözüm eşyamda değil
Yoruldum maddemden
Ta ki dünya bitti”
Orası Neresi Burası Bir Adam
“burası bir adam
bir aşk çapında
bir çeşit hapishane tutulan”
Muntazam
“Seni kamçılardan çıkardım
Tevbelerle başladı rahmet vuruşları
İnsan ağlar oldun yürekli göğüsler kurdun
Sesimi işkencelerden alırdın
Elimin altına dökerdin etlerini”
Korku ve Yakarış
“Ve şimdi adam ey çocuk
Eline bir dudak inziva al göster onlara
Belgele sevişebildiğin aklın
Kuşların o hızlı oluş adına
Çalılardan uçurduğu baharla
Uzaktan kur düşleri ve başla binmeye
Gemiler gibi gelen günlere”
Yedi Güzel Adam
“Bu adamlar dev midir
Yatak özlemez gövde midir
Gül açar boyunlarında
Kolkola durup bağırdıklarında
Bomba düşmüş gibi deprenir toprak
Konuştuklarında
-Yar kurbanın olam
dola yaşmağını bileğime
Ki düşmanı güzel vuram
Çekip mavzerler çıkardılar oyluk etlerinden
Durdular ite çakala karşı yarin kapısında”
Şekiller
“musa kardeşim ağlamaktan mı
okumaktan mı az uyumaktan mı
kan gölü gözlerin
her an karanlığını giyinecek gibisin
ne kadar uzun sürüyor
ta içinden gözlerine gelmesi dikkatin
karnın ne kadar küçük ve içerde
ince belin
fazla kabarık değil kemiklerinden etlerin
biliyorum ancak sen
bu kadar yetindikçe ve ekmeği
böyle mübarek tuttukça
doyar karnı çinin hindistanın amerikanın
sen olabilirsin çaresi“
Yüzlerin İnce Lifinde Korku
“Asırlardır söylenen bir isyan susacak nasıl
Kendini ara bul getir şiddetle kucaklaşalım
Dudağımın altına koy adını
Uluslararası çınlayalım çölden ormandan
Uçurum başlarından kumsallardan
Adımıza hazırlanmış bir mesaj olmalı
Ağzını aç ağzını kapa
Gözünü aç
Toprağa bak
Bir de insana”
Ve Çocuğun Uyanışı Böyle Başladı
“Gül kokuları çocukların kaburga kırıklarından geliyor
Acıyı ve insanlığı çocuklar
Böyle dayanılmaz kıldılar ve yeni suları
Onların bilgileri getirdi
Elleri önlerinde bağlı duruşları
Omuzlarından göğüslerine doğru kıvrık ve yumulu
Yaşarlar ebedi göz ve ölümsüzlük aşısı yapan kitabı”
“Öpüşümüz gizli olmalı
Öpebilirsek uzanıp kaderlerimizden öpmeli”
“Artık dayanamam
Yabancı isimlerin isim ebelerinin içinden
Yabancının ter kokusunun içinden
Yabancının buyruğuyla geçmeye”
“İçim büyük sabırla haşlandı
İçim ey içim bu yolculuk nereye
Yine bir şehrin ölümünü başlatır gibisin”
“Sizi şaşırtıyorum. Sanatım
Fakat ben korkutuldum”
Cahit Zarifoğlu
3 Yorum