Kurşunların da Rengi Var

Hazal Sezgin, Emine Şeçeroviç’in Bosna savaşındaki çocukluğunu anlattığı ‘’Kurşunların da Rengi Var’’ isimli kitabını değerlendirdi.

***

Ben ki şimdi, Sultan Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştayım. 1992’nin baharında, bir Ramazan-ı Şerif bereketinde gözlerimi açmışım; esasında sadece bir “gölgelik” olan dünyaya. Habersizmişim, aynı vakitlerde adım adım ama sinsi bir yılan misali hiç hissettirmeden büyüyen/yaklaşan bir nefretin nelere yol açabileceğinden. Habersizmişim pek çoğu gibi o sancılı günlerden.

Ben ki şimdi, Sultan Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştayken; eğer ki ben Sultan Fatih olsaydım ve on yıl daha geçseydi bu yaşımdan; bir fetihle daha müjdelenecekmişim. Bosna’nın fethi ile methedilecekmişim.

Ah Bosna! “Gönlümüzün kanayan gülü…” Sultan Fatih’in bize emaneti… Hani o 92 yılının baharında; gönüllerde, hanelerde ve yüzlerde bir Ramazan-ı Şerif bereketinin seyrettiği o kutlu zamanlarda; bir nefretin nelere sebep olabileceğinden habersizdin sen. Her bir karış toprağın masumların kanı ile sulanacaktı çok kısa bir süre sonra, habersizdin ve bir bayram sevinciydi beklediğin. Daim kanayacak olan bir yaraya gebe olduğunu nereden bilecektin?

Zahirde üç-dört yıl sürecekti o yürek burkan, ciğerleri dağlayan savaş. Hayır, savaş da değil; apaçık zulüm. Sırf Müslüman oldukları için binlerce masuma reva görülen bir zulüm!

Ben ki, gözlerimi açtığımda dünyaya; yavaş yavaş büyürken beni sevenlerin gözünde, yüreğinde; bize çok da uzak olmayan Bosna’da; bir çocuk annesinin karnındayken katlediliyordu. Ben ki ilk adımımı atarken, ilk kelimelerimi söylerken belki, orada bir çocuk hayata gözlerini yumuyor, bir kuş gibi cennet bahçelerine doğru kanatlanıyordu. Ben habersizken tüm bu olacaklardan elbette ki masumdum. Ama oradaki çocuklar da masumdu. Tıpkı, o sancılı günlerde 7 yaşında olan Amina gibi.

Amina… Yani Emine Şeçeroviç-Kaşlı. O sancılı günlerin masum şahidi. Yakın-uzak birçok akrabasını ve “yeşil berelim” diye ona olan sevgisini minicik yüreğinde büyüttüğü biricik abisini şehit vermiş. Bir çocuk nasıl yaşar bir savaşı, bir savaş nasıl yıkar geçer bir çocukluğu; çok zor da olsa bunları yazması/anlatması; uzunca bir gayretin ardından satırlara dökmüş yaşadıklarını, her bir kelimesi birer gözyaşı damlası sûretine bürünmüş şekilde.

“Kurşunların da Rengi Var” bir çocuğun gözünden bakmamızı sağlıyor, o sancılı sürece.

Dünyanın bile isteye göz yumduğu o soykırıma, binlerce masum insan gibi çocuk yüreğiyle o da anlam verememiş. Daha dün, ekmeklerini bölüştükleri komşuları nasıl oluyordu da ekmek ve su sırası bekleyen insanların üzerine bomba atabilecek kadar acımasızlaşabiliyordu? İşte bunu almıyordu küçük Amina’nın yüreği…

Filmlerde bile görmeye alışkın değildi küçük Amina, gözleriyle şahit olduğu onca şeye. Bir imtihandı bu süreç, şimdilik onun minik yüreği tam kavrayamasa da sonradan anlayacaktı bunu. Kin büyüyememişti yüreğinde hiç. Nefret; ufak bir aralık dahi bulamamıştı onun yüreğine girmek için. Çaresizdiler belki evet, dünya göz yumuyordu, kabul. Ama onları onca acıya rağmen hem madden hem de kalben diri tutan inançları vardı. İmanları vardı.

“Çaresizliğin son noktasıydı ölümü kabullenmek. Ama Allah’a olan inancımız sayesinde, bu korkunun üstesinden gelmeyi başardık.” cümlelerinden ve babasının şu sözlerinden bunu anlayabiliyorduk: “Dağda olanlar bombalarıyla, kurşunlarıyla bizleri öldürebilir, ama inancımızı öldüremezler.”

Onları diri tutan bu inanç, şüphesiz o acıyı yaşayanların hepsinde vardı. Ve şüphesiz çoğu zaman Çetnikleri dehşete düşüren de; bu inanç, bu sarsılmaz imandı.

Emine Şeçeroviç-Kaşlı, bir çocuğun gözünde -kendi çocukluğunun gözüyle- savaş nasıl olur, bize onu anlatmış. Anlatırken de anlıyorsunuz ki aynı şeyleri tekrar yaşamış. Unutmamak ve unutturmamak adına, unutursak soykırım tekrarlanır diye.

 

Hazal Sezgin

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir