(2:25 – 3:12 dakikaları arası)
İddia ediyorum, Tarkan bu hain dünyada bir simülasyondur.
Ve Tarkan, yalnızca kurtarılmayı bekleyen Türklerin görebileceği epik – mitolojik bir efsane ise; o hâlde sorumuzu soruyorum: Kim attı bu oku?
Ok yönü itibarıyla yukarıdan düşüyor. ‘Yukarı’ ise ‘yer’ in dışındakilerin asla idrakinin alamayacağı gök katlarındandır. Arzı da kapsamına alır.
Aşağıdaki topluluk da, tahtada ortadan ikiye bölünen okun sahibi hakkında çeşitli şüpheler ve sorular içerisinde kalmaktadırlar.
Aslında atılan ok Platon’un mağarasındaki adamların, gördükleri gölgeden başka bir şey değildir.
Tarkan’ın yanındaki kurt görünümlü köpek ise bir yanılsama.
Gerçekte Tarkan var olmayan bir ‘şey’ e kurt diye seslenerek neyi anlatmak istiyor öyleyse?
Bu, bir ‘hero’ – Antik Yunan’da hḗrōs/kahraman- olan Tarkan’ın kendini hakikat sayan gafillere yaptığı bir cilvedir. Zira hakikatte leke yoktur.
Hakikatte hata yoksa o hâlde Tarkan yalnız bir görüngüden ibarettir.
Topluluk içindekilerin
– Tarkan!
– Tarkan!
söyleyişleri ise bir kurtarıcıya olan özlemin dile getirilmesi, insanın her sıfatta umuda sarılmasını gösterir.
Ok mu?
Ok, bu büyük sahnede demir bir oyuncaktır.
Abdullah Karaca
4 Yorum