Yolculuk

 

Uzun soluklu çalışmanın ortasındayım yine. İşim gereği bunu yapıyorum ancak bu durumdan memnun olmadığımı kimse iddia edemez.
Saat daha altı buçuk, kimi zaman benimle yarıştığını düşünüyorum. Mutfağa doğru giderken hazır bir kahvaltı beklentisindeyim. Ama acı gerçek bana yine yalnız olduğumu hatırlatıyor. Çay demlemenin sanat işi olduğunu öğretmiştim. Nitekim çay muhabbettir, sevgidir. Bu yüzden koca evde yalnızlığımı unutturan şey; demlenmiş çay kokusu ve yığınlarca biriken dosyalarım.
Çaydanlığın altındaki ocaktan çıkan ateş içimi ısıtıyor. Telaş içerisinde kahvaltımı hazırlıyorum, zamanımın daraldığını düşünerek. Kahvaltı masamın üzerinde duran dosyalarım, her sabah eşlik ediyor bana. Çayımı yudumlarken dosyalara göz atıyorum.

Ben Psikoloji bölümü mezunuyum. Özel bir yerde çalışıyorum. İşimden gayet memnunum. Henüz  altı yıllık bir danışman olsam da tecrübe kazanma yolundayım. Yüzlerce hayat geçti elimden bu yaşıma kadar. Sıkıntılarını, mutluluklarını paylaştım niceleriyle. Ben sadece vesileydim bunu biliyorum.
Her dosya binlerce anı, sıkıntı, sevinç demektir. Ve her dosya uzatılmasını bekleyen bir el, bulunması gereken bir gönül dostudur.
Kahvaltımı bir bardak çayla sonlandırıyorken bakalım bugün kimlere ev sahipliği yapacaktım. Aceleyle çıktım yola. Henüz zamanım vardı. Arabamın anahtarını çıkarırken, aslında yürüyerek gidebileceğimi düşündüm. Yağmur yağıyordu. Sonbaharın en sevdiğim yanı yağmurla geçen günleridir.
Hep aynı yoldan gitmektense bugün beynimi şaşırtmayı istedim. Ofisimin yakınlarına çıkacak olan parktan gidecektim. Tempolu adımlarım işimi kolaylaştıracaktı. Çok geçmeden ofisime vardım. Girişteki masasında oturan Ferhunde Hanım, her zamanki gibi şık giyinmişti. Selam verdikten sonra maillerimi hatırlattı.

Saat 11.00′ de bir görüşmem vardı. Açıkçası benim için gerçekten önemli bir görüşmeydi. Bu misafirim benden oldukça küçük, 15 yaşında bir genç  kızdı. Onun sıkıntısı şu hayat denen yolda devede kulak misali, oldukça küçüktü.

Mükemmeliyetçi kişiliği onu çok zorluyordu. Her şeyin farkında olan biriydi. Hayalperest düşüncelerden uzaktı. Takıntılarının farkında ve tek istediği onlardan uzak yaşamaktı. Çevresiyle sorunu olmayan küçük dostum, okul hayatında da başarılı bir öğrenciydi. Hayat sınavında tek eksiği tevekkül ve bir gönül dostuydu.

Daha önceki görüşmelerimizde başarı üzerinde konuşmuş, stres konusunda egzersizler yapmıştık. Yaklaşık altı haftadan sonra bu durumu aşmış bulunuyordu. Seanslarımı arttırmış haftada iki güne çıkarmıştım. Telefonla sürekli görüşmelerde bulunuyor, hafta sonları birer arkadaş gibi deniz kenarında çay içiyorduk. İmtihan dünyasının farkındaydı. Manevi boşluğunu doldurmaya çalışacaktım. Yaşadığı sorunları  rahatlıkla bana anlatıyordu.
Dindar bir aileye sahipti. Ailesinin küçüklükten beri dini konularda yetiştirmeye çalıştığını söylemişti. Ancak artık bunun birer baskıya dönüştüğünü ve ebeveynleriyle çatışmada kaldığını söylemişti. Evet, ikinci bir sorun vardı. Küçük dostumun ailesi.
Onunla bu konuyu konuştuğumuz akşam ailesiyle bir telefon görüşmesi yaptım. Babası bu durumun farkında olduğunu, onun iyiliğini istediğini söylemişti. O anda  babasına durumu izah edip, baskıcı tavırlarından  uzaklaşmasını rica ettim. Çünkü eminim ki, küçük dostum doğru yolu bulacaktı. Sadece zamana ihtiyacı vardı. Ailesi oldukça anlayışlıydı ve bana son derece güveniyorlardı. Daha dikkatli olacaklarını tek kızları olduğu için üzerine fazla düştüklerini söylediler.

O telefon görüşmesinden sonra ilk kez bugün konuşacaktım onunla. Heyecanla küçük dostumu bekliyordum. Her zamanki gibi tam vaktinde gelmişti. Ve elinde bir demet çiçekle. Çiçeklerle aramdaki iletişimi biliyordu. Teşekkür edip oturmasını istedim. Oturur oturmaz söze girdi. Bana geçenlerde gördüğü bir rüyadan bahsetti.

Rüyasında beni beyaz bir elbise ile görmüş. Elinden tutarak onu bir yere götürmüşüm. Nurdan suların aktığı cennet misali bir köyden bahsetti. Köyün girişinde bir yazı dikkatini çekmiş; ”Hayırla geldiniz.” O an tüylerim diken diken olduğunu hissettim. Büyük bir sevinçle anlatmaya devam etti. Asıl önemli olan buradan sonrasıydı benim için.
Bana küçüklükten beri her sıkıntısının ardından geceleri rüya gördüğünü, rüyasına konuk olan misafiri geçenlerde gördüğü köyün sahibi olduğunu beyaz sarıklı biri olduğunu söyledi. Ve o kişinin kim olduğunu, o köyün neresi olduğunu bir gün mutlaka öğreneceğini söylemişti. Sanki şok geçiriyordum. Tutamadım kendimi, hıçkıra hıçkıra ağladım. Beni görünce dayanamadı bir süre beraber ağladık.
Ona yıllardır aradığı gönül dostunu bulduğunu söyledim. Şaşırdı, gözleri uzakta bir süre seyre daldı.

Ertesi gün uzun bir yolculuğumuz vardı.

 

 

Rumeysa Sarıca

 

DİĞER YAZILAR

2 Yorum

  • Ümmü Gülsüm , 11/06/2017

    Rabbim çıktığımız yolların menziline eriştirsin bizleri ..

  • Merve , 08/01/2013

    Ne güzel bir rüya! Allah mübarek etsin…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir