Sarhoş Vefası

 

Gitmek bir parça ölmektir demişlerdi. Bilmenin en umursamaz yazgısıyla bildim. Her seferinde bir daha görmek için yalvarırken, tavşan çaresizliğiyle kaçtım. Ardına baksa, yem olacak kadar çaresiz sanan kendini. Sarhoş vefasıyla ağlamanın ne olduğunu karlı çam ağaçları bilir ancak. Benim olmayanla gelseydim sana, senin olanla karşılasaydın. Hiç bir şey demeseydin, baksaydın.

İki damlanın kıymetini bilenle yaşasaydım. Ey suyla sönmeyen ateş! Kimin yitiğisin? İradesiz kalmış güvercin ürpertisinden ibaret tüm iradeler. Ölmekle yaşamak arasındaki arafta şimdi kararlılık. Vefa sarhoş bakışlarda. Ahmak kafaların vicdanlarına tutsak vefa. Teslimiyet en azılı kaçak. Samimiyet ikiyüzlülüğün ayyuka çıktığı zamanlara muhtaç.

Her hayat kıyametlik, her insan dünya. Güneş sırtını dönünce aya, geceler, ahh geceler…

Perişanlık en keyifli zamanlarını yaşıyor. İşte bak, ay karanlığa muhtaç. Esfeli sâfilin ile eşref-i mahlukatkadar yakın birbirine imanla ölüm. Vazgeçmenin bedeli, yaşanmışlıkların tesellisi. Her kelimenin kabir olduğu hayatlar. Her suskunluğun taşıdığı maskeler. Dünyalar değişiyor. Volkanların çığlıkları gibi ölüm; ilkin sarsıntı, ardından ani patlama ve adım adım yeryüzünü yakmaya and içmiş ateş. Yavaşça ama sabırlı. Kendinden emin. Sonu felaket. Ama başı, en başı, durgunluk, ölümüne sessizlik.

Her türlü felsefeden, edebiyattan, nezâketten ve akıldan mahrum tasvirlerden ibâret nefes alış verişler. En duru halleriyle. Bebek masumluğu kadar duru. Her biri bir adım gibi, gittikçe uzaklaşan senden, yavaş yavaş, ama kararlı. Kendinden emin. Sonu, en sonu…

Ve zulmün karşısında karıncanın ağzındaki umut. Asırlık vefâdan gelen. Belki asırlara rivayet olacak. Olmayacak belki de. Tarafını belli edip, sessiz sedasız yürüyüp gidecek. İbrahim yanacak bu sefer. Kimse bağırmayacak gaipten; “Ey İbrahim! Sen bunun için yaratılmadın.” diye. Odunları kendi elleriyle dizecek ya, acımayacak örümcekler bile. Güvercinler yuva yapmayacak mağara ağzında. Ama zulmün karşısında karıncanın ağzındaki umut, asırlık vefâya bağlı, örümcek ağı kadar ince, bir o kadar kuvvetli.

Geceler vazgeçecek merhem olmaya çalışmaktan. Karanlık utanacak örtmekten. Kalem yazmayacak bir gün. İnsanlar indirecek ellerini duadan. Melekler acıyarak bakacak. Belki daha kötüsü. Zannın iyisi kalmayacak kalplerde. Hızır çalmayacak kapıyı. Müezzinler haber vermeyecek Kadir gecelerini. Her şey bittiğinde, ateş bile temizleyemeyecek, testideki son damla kuruduğunda. Son bir umut. Bütün bunlardan gizli olan. Son bir umut, karıncanın ağzında, son bir umut.

 

İbrahim Halil ASLAN

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir