Aşk, kendi günahlarıyla hükümlü bir mahkûm olarak yaşamaktır, her gün hapishanenin en kuytu hücresine doğru gönüllü olarak yol almaktır. Şimdi dur, henüz konuya girmedim. O hücrede farelere sevdiğinden bahsederken, o güne özlemle yüzünde hep bir tebessüm taşımaktır.
Şimdi dinle!
Öylece kalakaldım bir zaman. Zihnimin kuluçka gecesinde şiddetli bir sarsıntı. Sonsuzluğa sığınmak dedim içimden… Sonsuzluk…
Sonra duvara sürttüm yüzünü. Duvar ki zift, duvar ki duvar. Güneşin küskün ışıklarını düşündüm. Kuru yaprakların çıtırtısı eşliğinde gömdüm sana dairlerimi.
Varlığın arkasındaki derinliği düşündüm. Vicdanım depremlerle yokladı varlığımı. Dudaklarım yorgun, yaşam suyunu içmek için.
İçimdeki çaresizliği çekip aldım. İçimden benimi çekip aldım. Soğuk kâğıtlar üzerine yazdım Rabbe bakan acılarımı. Kimse kimsenin günahıyla yükselemez anladım.
Felsefesi bencilliktir zevkin. Bunu da bil.
Eskimiş yıllar gelir haritama… Anlamdan çok harfi birleşmeyi hatırlatan cümleler. Hâlbuki farkındalıktır zaman alan. Ve hâlbuki kazanmak, kaybetmenin sırtında büyür. Topraktan azimle çıkan bitki unutmamalı bir zamanlar tohum olduğunu. Unutma!
Dünyanın sararan saçları ve aşk kadar zehirli üzüm salkımları genç bir ölüm büyütür. Her genç ölüm gençtir.
Hayat aynasında sıvılaşıp akan umutlar gördüm. Umutlar ki ilkbahar sağanağında ıslanmış. Bir salyangoz gibi yapışır yaşama.
Yaşanmış yılların dezenfektesinden uykunun tertemiz dünyasına kaçıştır yaşam. Yaşam ellerinde büyüttüğün kötülüklerin toprakla tanışmasıdır. Kötülerin doğallığı iyilerde yoktu.
Biliyordun.
Hüzünlüyken başka, severken başka bakan gözler gelir havsalama. Havsalama acının insanı olgunlaştırdığı bir yandan da öldürdüğü gelir. Yaşam; soluğu ağzımdan alınmış ve kuluçkaya uzanmış bir hayat.
Yılan deliğinden soluk alışlar, ermişlerin gözlerindeki duruluğa açlıktan kaynaklanır. Doğrudur insan kendi yaptığı putlara tapandır. Yine doğrudur insan kendi yaptığı putları başka bir put ile kırandır.
Yeni doğan bir bebeğin çığlıkları, bütün dertlerini bırakabileceği bir göğüstür. Hayata sürekli yenilik katmak, şafak sönünce biten hayatları doğurur. Dur, bak söylüyorum. Hem neden çekineyim? Yaşamın amacı yaşamın kendisindedir. Bilmedin.
İstersen tekrar edeyim. Yaşamak her ne kadar belli bir anda belli bir yerde bulunmalardan ibaretse de aslında yaşam geciktirmektir biriktirdiklerini.
Unutma bir şey olmaya çalışmak öyle olmadığının kanıtıdır. Ve hayat profesyonel hata yapmayı öğrenmektir.
Sana İbn Arabi’den ya da Borges’den bir söz aktaracak değilim. Hem ikisinin sözleri bir de değil. İçinde metafizik gerilim gibi çekici kelimeler geçen cümleler de kurmayacağım. Diyeceğim şu ki; yol anlamını durakta kazanır. Ve sen durağını kaçırdın.
Serdar Kocabaş
1 Yorum