Serdar Kocabaş, yüzündeki gülümseyişi sildirdi.
***
Senden sonrası…
Yine tren yollarındayım. Rayların yenilenmesini beklemeden kendime yeni acılar buldum. Anlayacağın hüzün, yine mevsimin adı.
Sanıyorum Schopenhaur’da okumuştum. İnsanın başına belaların, musibetlerin geldiğini ve bunların insanı ümitsizliğe sürükleyip acıya gark ettiğini söylüyordu ve buna karşı şöyle bir yol öneriyordu: Başımıza gelen bütün belalara sonsuzluk yönünden bakmak. Büyük ihtimal Buddha’dan aldı bu marifeti. Zira kendisi Budhha’yı çok okurdu. Budhha’a da ilahi hikmeti bir yerden almıştır kesin. İnsanlık mirası değil mi?
Şimdi sana soruyorum o halde; neden hep yanlış şehirlerde buluyorum kendimi, içimden otoyollar geçiyor neden?
Dur henüz bitmedi sorularım: Neden bazı soruların yanıtı yok, neden göğsümden yalnızlık taşar?
Biliyor musun rüyamda yüklemsiz cümleler görüyorum bu aralar. Gözyaşımı kanla tartıyorum ve ağır geliyor.
Hatırlarsan Kadıköy’ün sokaklarına gömmeyi istemiştim bu derin hüznümü ve hiçbir yere sığdıramadığım yalnızlığımla ellerim dopdolu kalmıştı. Cebimde uzak şehirlere biletler kesilmesini hiçbir zaman anlamamıştım.
İnsanın, kendini bilmesi kadar zor bir iş olmadığını anladım bu aralar. Tüm çırpınmalarımız bunun için değil mi? Marifetün nefs!
Sen neredesin şimdi? Marifet diyorum, nefs diyorum, dünyalardan ağır diyorum… Duyuyor musun?
Karamsarlığa kapıldığım oluyor son zamanlarda. Otuzlu yaşlara geldim diyorum. Otuz senede neyi öğrendim ki bundan sonraki otuz senede öğrenebileyim diyorum. O da Azrail bir sürpriz yapmazsa. Anlayacağın tek sermayem olan yıllarda bitiyor. Bu meseleyi düşünürken bir sermayem daha olduğunu anladım. Ya da idrak ettirdiler: Acziyet. Evet doğru duydun, acziyet. Kulun en büyük sermayesi bu. Gerçi sen iyi bilirsin sevdiklerini acziyete düşürmeyi!
Böyle konudan konuya atlıyorum ya, inan hep senden sonra oldu. Senden sonra yüzümdeki gülümseyişi kestirişim. Yine senden sonra belirsiz hayatlara bölünüşüm.
Ne bu mektup biter, ne de sen gelirsin. Ben şüpheli devrimlerim ve korsan benliğimle yine soyunurum bekleyişlere.
Sakın gelme.