Âşık bir kadından bahsediyorum. “Güneşin bile sevdiğinin yanında cılız kaldığını” dillendiren kadından. “Dudağına, annesi süt vermeden önce sevdiğinin dudaklarını düşünüp kanlar yutan” kadından.
Benden bahsediyorum. Her nereye dönsem benden bahsediyorum. Hayata tahammül etmek için sağa sola saldıran benden. Hani hiçbir insanın gideremeyeceği yalnızlığa güzellemeler yazan benden. Soluk soluğa kalan gençliğim göz önüne geldikçe önümde açılan labirentlerde benden bahsediyorum. Kendimden başka kimseciklerin uğramadığı kalbime yöneliyorum ve yine benden bahsedecekken bir an duruyor ve gayr-ı ihtiyâri senden bahsediyorum.
Senden bahsediyorum. Yaralarını bilerek çoğaltan senden. Kendi yaralarından bir dünya kuran ve çektiği acıları kutsayan senden. Ömrünü her an yakalanacak biri gibi kuytularda sürdüren senden. Yine de eğilmeyen ve gururunu aşkına yedirmeyen senden. Geçmişini çoğaltmaktan başka bir şey yapmayan senden. Bahsediyorum işte. İçimde topladığım seslerimi dünyayla tanıştırıyorum. Bak işte bir tetik düşürüyorum sensizliğe. Ölürcesine katlanıyorum.
Uçsuz bucaksız çöl öyküleri anlatıyorum. Deve katarlarının bile geçmediği vahalara uğruyorum. Yüzünü çöl kumlarına çiziyorum bir rüzgâr alsın götürsün diye. Susuzluktan serap görmeye başladığım her an seni görüyorum. Sen bir serapsın. Seraptan bahsediyorum.
Bak işte ayrılmak fiilini tutuyorum elimde. Altını iki kere çiziyor, seni bekleme salonlarında unutmaya çalışıyorum. Birdenbire ve sebepsiz yere boğazım düğümlendiğinde senden bahsederek rahatlıyorum. İnadına korkuyu çoğaltmaya çalışıyorum. İstasyonlarda durmayan trenlerin arkasından senden bahsediyorum. Gözlerimi dünyaya her çevirdiğimde ürperiyorum. Zaman denen şeyin bende ritmini kaybettiği anlarda, kendimi kaybettiğim sokaklarda yanımdan hiç ayrılmayan şeytanımla konuşup yine senden bahsediyorum. Her indiğim merdiven basamağına tekrar basıyorum. Yüzüme kapanan her kapıda gördüğüm o anlatılmaz sensizliği yine senden bahsederek yenmeye çalışıyorum.
Uçurumlarda geziniyorum. İçimde mezarını kazan sözcükler var. Sözcüklere de artık güvenmiyorum. Bak işte üzerimde yüzyıllık bir bıkkınlık sözcüğü. Kendimle kendim arasındaki o bitmek tükenmek bilmeyen otoyollarda dinlenme yeri arıyorum. Kendime doğru ilerlediğimi sandıkça senden uzaklaşıyorum. Sen kendi güzelliğinin okyanusunda derine doğru kulaç attıkça ben kendi derinime senden bahsediyorum. Sonra duruyorum yine senden bahsediyorum. Senden bahsetmenin engininde soluklanıp yine senden bahsetmek için kendimde güç topluyorum.
Bir duvarın dibinde sıkışıp kalıyorum. Gece, beni sonuma sürüklüyor. Pul pul dökülüyor varlığım. Varlığım sana dökülüyor. Mecalsiz adımlarıma yaslandıkça senden bahsederek dinleniyorum. Duygularım okşanmak istemiyor artık. Kimsesiz yol ağızlarında nereye döneceğimi karıştırıyorum. Bayat bir uyanıklık sızıyor elbiselerimden hayata. Dayanamıyor ve senden bahsediyorum.
Sen karalarımda gemiler yürüttükçe ben kalelerimden kendimi atıyorum. Yokluğunun gölgesinde dünyam kuraklaştıkça bir çıkış yolu olarak senden bahsediyorum.
Sulhi Ceylan
15 Yorum