Şiir Sürgün Edilir

Yazının başlığını atarken aklımdaki şiir süsündeki bombalar bir bir patlamaya başladı. Şiirin bazen tahammülü aşan sesinin kulağı tırmalayan ve huzursuz eden sesini tozlu sayfalar arasından zihnimin aydınlığına çıkardım. Şiir, en çok şiir sürgün edilir. Çünkü şiir bir eylem biçimi ve şairin devirmek istediği şeylerin göstergesidir.

Her sabit düşünce, sahibi için zindandır. (Nietzsche)

Söz devingenliğini şiirde buldu, şiir tüm heybetiyle kelimelerin ezberini bozarak beklenmeyecek biçimde anlamlar, şekiller, düşünceler üretip dünya gündeminde yer edindi. Devingenliği ve dinamikliği içinde barındıran şiir, kelime anlamlarının farklılaşmasının nasıl olduğunu gösterir ve kendi rüştünü ispat eder. Diğer türlerle olan ilişkisi bakımından en kıskanç olan şiir, şairlerin zihinsel durumlarından içsel badirelerine, geçmiş yaşantılarından gelecek hakkındaki öngörülerine kadar psikoloji, sosyoloji, tarih, sanat, kültür, medeniyet, ideoloji, müzik gibi birçok sanat ve bilim dalıyla yakından alakalıdır. Bu yüzden şiiri sadece kelimeler, cümleler bütünü olarak görmek çok büyük yanlıştır. İçinde bir devingenlik vardır ve bu devingenlik şiir için çok özgür bir alan oluşturur.

Köksal Alver editörlüğünde hazırlanan Edebiyat Sosyolojisi kitabı edebiyatın toplumsal bazdaki yerine dair şu önemli çıkarımları sunmaktadır: “Bir toplumun üyesi olan, belli bir toplumsal ilişki ve iletişim ortamında kimliğini ve dilini bulan yazarın varlığı, edebiyatın sosyolojik okumaya imkân tanıdığını göstermektedir. Çünkü edebiyat kendi başına var olamamaktadır; onu yazan bir el, ona konuşan bir dil gerekmektedir. Her iki faktör de doğrudan toplumsal ortam ile ilgilidir.” (syf 13)”[1]

Her yazınsal eserin bir yazıcısı vardır. Yazan el, yetiştiği kültürün, büyüdüğü geleneğin etkisinden istese de sıyrılamaz. Çünkü yazan el gül demişse bu gül buraların gülüdür, bülbül demişse yine aynı şekilde buraların bülbülüdür.

Özkan Mert Şiirine Bakış

Kuracağız Her şeyi Yeniden isimli ilk şiir kitabı 1968 de yayınlandı. O dönem toplum olarak çalkantılı bir dönemdeydik. Özkan Mert bu ilk kitabıyla o dönemin koşullarını ve kendi ideolojisini şiirlerine işleyerek dönemin şahitliğini yapmıştır. Eser Protesto Şiirleri alt başlığıyla yayınlanmıştır. Bu eserde yazılan tüm şiirlerdeki ortak tema “rahatsızlık ve protesto”dur. Aynı dönemde büyük bir şairin de aynı temalı şiiri kendini göstermektedir. İsmet Özel’in Evet İsyan isimli eseri de ilk baskını yapmıştır.

Şiirin toplumsal koşullardan ayrı bir dal olduğunu söyleyenler büyük bir yanılgı içindedir. Çünkü şair, yetiştiği toplumun olumlu ve olumsuz her şeyini zihnine alan bir kara kutudur. Şair zihnine işlediği tüm olay ve olguları bakışı açısıyla şekillendirir ve yorumlayarak şiirine aktarır.

Sürgün Edebiyatı ve Şairlerin Yurt Özlemi

“Sürgün” kavramı birçok şiir, roman ve hikâyeye konu olmuştur. Sezai Karakoç’un “sürgün ülkeden başkentler başkentine’’ Metin Altıok’un “kendine sürgün bir garip kişiyim’’ şiiri sürgün temalı şiirlerden sayılabilir. Refik Halit Karay romanlarında geçen ana unsurlardan biridir sürgün. Ülkesinden herhangi bir nedenle sürgün edilmiş şair ve yazarlar bir şekilde bunu dillendirir ve yurt özlemlerini dile getirirler. Özkan Mert de sürgün şairler arasından biridir.

İlk Şiir:  Diren Ey Kalbim ve Direniş Şiiri

“Diren! Ey Kalbim
Diren! Hayâsızlığa
Namussuzluğa
Diren! Kötüye
Çirkine, yanlışa
Diren! Yenilme.”

Genel olarak 1960 kuşağını yaşamış yazar ve şairlerin toplumsallıkla içli dışlı oldukları ve o dönem yaşananlara karşı bir rahatsızlık duymaları gayet normaldir. Siyasî kutuplaşmalarla birlikte ülkenin gündemini oluşturan siyaset, bir kuşağın toplumsal olarak nasıl felce uğradığının göstergesidir. İsmet Özel Evet İsyan derken, Özkan Mert Diren! Ey Kalbim demiştir.

Şiire, Atilla İlhan yönetimindeki Yeni Asır Gazetesinde başlayan Mert’in ilk şiirlerindeki kapalılık gitgide açık, anlaşılır bir hale girmiş, şiirlerindeki sertlik kaybolarak daha çok aşk, sevgi, kadın ve içki temalarına doğru kaymıştır. Bu Yeryüzü Şarkıları isimli eserinde açık bir biçimde görülmektedir.

Bir röportajında şiir ve direnişi dillendirirken şöyle der: “Şair için önemli olan insandır. Her zaman ‘ben savaşçı değil gül yetiştiricisiyim’ derken de ‘diren ey kalbim’ derken de aynı militanlıkla söyledim. Dünyalı olmak önemli benim için. Ama şunu da söyleyeyim. Konyalı olmadan, Vanlı olmadan dünyalı olamazsınız. Türkiye’yi hem içerden hem dışarıdan görme olanağım oldu. Sürgün edebiyatı diye bir edebiyat var dünyada. Türkçe yazıyorsunuz ama başka bir ülkede olduğunuz için Türkçeyi yeniden keşfetmek durumunda kalıyorsunuz. Bu çok önemli bir sorun. Dilsel uzayı yakaladığımı düşünüyorum”[2]

Özkan Mert’in ilk şiir kitabı olan Kuracağız Her şeyi Yeniden isimli eseriyle sürgün temasını öne çıkarmış ve hayatını da bir sürgün olarak yaşamıştır.

Bilal Can


[1] Edebiyat Sosyoloji, Köksal Alver, Hece Yayınları
[2] Zeliha Demirel, Özkan Mert ile şiir evreni üzerine röportaj

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir