Araf

 

Her gün bir adım daha uzaktayım kendimden. Çeşitli ön yargılarla oluşmuş zihnimde her an bir şizofrenik travma daha kendisini net bir biçimde gösteriyor. Med-cezirler bir şeyin hazırlığı biliyorum ama ne?

“Gözsüz görüyorum rüyada nasıl?”

Varlık âlemi kendi başına büyük bir âlem olmakla beraber yokluk denen varlığın ne idüğünü anlayabilmek büyük bir meşakkat gerektiriyor. Eşyanın sırrını bulmak üzerimde vazife fakat tek amaç değil.

Kafatasım çatlamak üzere!

Bütün âlemler arasında öylece sıkışıp kalmak, hiçbir âleme ait olamamak bütün âlemlerden azade olmak, hiçbir varlığı var olarak kabul edememek ve yokluğu varlıkla delillendirerek ispat edememek… Nihayetinde sağa ve sola bakamadan çakılı kalarak yalnızca düşünceye dalmak…

Araf ne kadar zor!

Vehimlerimin kaynağı kendimde zuhur etti. İnsanın aksidir aynalara yansıyan ve aynalara yansıyan heyuladan başkası değildir. Hangi ses kendimize bir çığlıktan daha yakın olabilir ki? Hangi siyah kalbimizden daha karanlıktır?

Renkler, sesler, akisler…

Sevdiklerimi düşünüyorum. Sevdiklerimin ölümünü… İnsanlar sevdikleri öldüğünde neden üzülürler? Gerçekten o insanlar bir daha olmayacakları için mi, yoksa çok sevdiği insanı bir daha göremeyeceği için mi, kendisine, mutluluk, huzur, güven… gibi duyguları tesis eden insan öldüğü için mi üzülür? Ölen için mi, kendisi için mi üzülür insan? Mezar bekçisinin cevaplayamadığı sual bu!

İnsan bencildir ve bencillik ancak insana mahsustur!

Kendisinin dışındaki her ölümle biraz biraz ölür insan. Her ölü, ölüme bir adım daha yaklaştırır kendisini. Ben, diyorum; ölürsem kendim için mi üzülürüm yoksa ben için mi üzülürüm? Karanlığı gri bir duman kaplıyor ve düşünüyorum kelimelerin somutlamış dehlizinde:

Ölmeden evvel ölünüz!

Zihnimdeki bütün düşüncelerin ulaştığı nihaî yol, beni ölümle buluşturuyor. Hastalıklı bir düşünce hâli gibi görünmekle beraber sağlıklı olmanın bir delili olduğunu düşünüyorum. Yürüdüğüm sokaklar boyunca gri bulutlarla beraber yağan yağmur eşliğinde düşündüğüm tek şeyin bu olması beni sıkıntılı fakat bir o kadar da huzurlu bir ruh haline sokuyor.

 

“Toprağın altında bir zaman daha,
Tırnaklar ve saçlar uzamaktadır!
Ölüler, ölüler, koşun imdada!
Ölüler, sizin en yoksulunuzum!
Ölüler, koşun ki öbür dünyada
Topraktan bir sema ile mahpusum!”

 

Ölümden korkmayınız! Ölüme karşı çok cesur da olmayınız! Ölüm bizim, Araf da bizim.

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir