Edebiyat Yazıları I

Künye: Edebiyat Yazıları 1, Sezai Karakoç, Diriliş Yayınları, 4. Baskı, İstanbul, 2012.

***

“ Sanatın, âmentüsünde, metafizik ve soyut, biri insanüstünün ve doğaüstünün, öteki zaman ve şartlar üstünün kapılarını aralarlar.” (sayfa 12)

“Modelin direnişini kırmadır soyutlama. Onun doğayla bağı kırılmadıkça, oradan kuvvet almadıkça sanatçıya baş eğmez, teslim olmaz.” (sayfa 12)

“Sanatçı, işi Tanrı’nın yaratışını taklide yeltenme cinsinden bir iş olmakla birlikte, O’nun gibi yoktan varedici değildir elbet. Onun işi, yaratıştan bir yaratış çıkarmak, varlıklardan yeni bir varlık, var olanlardan yeni bir varolan türetmektir.” (sayfa 13)

“Tanrı’dan “izin” alması gereklidir sanatçının. Bu da alçakgönüllülükle olur. Tanrı’ya teslim olmayan, eşyayı teslim alamaz.” (sayfa 13)

“Sanat, Kur’an’da, asliyle belirtilmiş, fakat sınır tanımazlığındaki tehlikeler de gösterilmiştir. Sağlıklı sanatın çizimidir bu. Bu iz üzerindedir ki, dünyanın en büyük edebiyatı, İslam edebiyatı olmuştur. Mevlitlerle İnciller arasındaki fark, bunu en iyi şekilde gösterir.” (sayfa 17)

“Sanatçı, âdeta, bilmediğimiz bir dünyadan, bir kaza sonucu, dünyamıza düşmüş bir yaratıktır. Yani fizikötesi yaşantılı bir kazazede.” (sayfa 23)

“Sanat, kaçsa da inkâr etse de, “Tanrı’ya doğru”dur hep. Dante, miracı yazmak istedi. Faust’un konusu, efsaneler arkasına saklansa da, gerçekte Tanrı, hakikat ve edebiliktir. Dostoyevski, ömrü boyunca Tanrı’yı bulmayı amaçlayan bir roman yazmak ihtirasını taşıdı. Karamazoflar, Ecinniler o romanı arayıştır. Yine de asıl istediği eseri yazamadığına inanıyordu son zamanlarında. Mesnevi bizi hep öteki dünyaya götürme çabasıdır baştanbaşa. Leyla ile Mecnun, Hüsnü Aşk da bu sebeple Vahdet-i Vücud inancıyla son bulurlar.” (sayfa 26)

“Sanat eseri, yaratışın taklididir, yaratılanın değil. Yapıt, yaratılanın taklidi oldukça değerden düşer. Yaratışın her an yeni kalışındaki, orijinal oluşundaki sırrı anladıkça da yoğunlaşır” (sayfa 33)

“Sanatçı nesneyle hesaplaşan adamdır. Sanatçı, nesneyi yorar. Şu esrarlı yolculukta, nesne, Musa, sanatçı Hızır’dır. Nesne, süreklice sanatçıya sorular yöneltir, itiraz eder. Direnir ona; süreklice onu reddeder.” (sayfa 40)

“Şair, bir toplulukta, insanların içinde, kırık dökük, bin mühürle mühürlü ahenkleri derler, toplar, demetler, buket haline getirir; ve onu, toprağın içine uzanan zengin maden damarları gibi, edebiyat alanına uzatır.”(sayfa 48)

“Veli şairler, ilahi ilhamdan nasiplerini almışlardır. Şiirleri keramettir. Mevlana’da olduğu gibi.” (sayfa 51)

“Şair, en yaşlandırıcı bir yaşam içinde yaşlanmamak, olabildiğince ruhun yaşlanmasını geciktirmek, ruhu hep genç tutmak zorunluluğundadır.” (sayfa 67)

 Aktaran: Bilal Can

DİĞER YAZILAR

1 Yorum

  • aktarılan , 22/10/2013

    bilal can çok güzel aktarıyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir