Büyük Filozoflardan 100 Önemli Aforizma

Künye: Büyük Filozoflardan 100 Önemli Aforizma, Laurence Devillairs, Çev: İsmail Yerguz, Say Yayınları, 2017.

***

Şeyler karmaşık değildir ama dolaysız da değildir: Açık seçik gözüken şey ancak uzun süre düşündükten sonra bu açık seçikliğe ulaşmıştır. Felsefe, “Bu böyledir”in hükümranlığını kabul etmez. (s. 17)

“Hiç kimse bilerek kötülük yapmaz.” (Sokrates)

İnsan, “iyi”nin tanımı konusunda yanılsa bile sadece iyiyi isteyebilir. Dolayısıyla kötü, kasti bir kötülük değil, cehalettir. (s. 21)

“Başlangıçta da insanları felsefe yapmaya iten şey, hayret olmuştur.”  (Aristoteles)

Filozof için hiçbir şey aşikâr, ortada değildir; özellikle de açık seçik gibi gözüken şeyler. Felsefe yapmak bilinmeyenin bilinmezliğini olabildiğince korumak ve dolayısıyla şaşırmaktır. Cahil ise tersine bildiğini, her şeye bir cevabı olduğunu sanan insandır. (s. 29)

“Ölüm hiçbir şey değildir bizim için.”  (Epikür)

Pascal ölümün bizim için bir hiç olmadığını, ölüm korkusunun, tersine bizim yaşamla ilişkimizi kuran bir unsur olduğunu, yaşamanın öleceğimizi unutmaya yönelik bir strateji geliştirmekten başka bir şey olmadığını söylemiştir. Mutluluk özlemimiz ölümümüzün gerçekliğine toslar: Bu nedenle bir yığın haz ve meşguliyet, eğlence ve takıntıyla ölümden kaçarız. (s. 34)

“Tutku çoğu zaman insanların gözlerini kör eder.”  (Lukretius)

Mutlu aşklar ve mutsuzluk veren tutkular arasında çok az bir fark vardır: Her ikisi de sefil eder. (s. 40)

“Olayların senin istediğin gibi gelişmesini isteme, bırak oldukları gibi gerçekleşsinler, o zaman hayatının daha iyi olacağını göreceksin.” (Epiktetos)

Bütün mutsuzluğumuzun nedeni yaşadığımızdan farklı bir yaşam özlemi içinde olmamızdır. Dolayısıyla yaşamak bizim için bir yabancılaşmadır. (…) Bizi üzen olaylar değil, bu olayları yorumlama biçimimizdir: İnsan gerçeğe bir yığın değer, korku ve arzu yükler; bunlar boştur ve sıkıntı verir. Beklenti içine gireriz, genelleriz ve abartırız çünkü tutkularımızı -hırs, korku, utanç, acıma ya da öfke bunlara yansıtırız. (s. 44)

“Özgürlüğümüz ‘eksik bir özgürlük’tür.” (Augustinus)

Özgürlük iyi ve kötü arasında tercih yapmak değil, mutlak biçimde iyide karar kılmaktır. Bununla birlikte biz böyle bir güce sahip değiliz: Çoğu zaman iyiyi koruma olasılığı olmadan kötüyü tercih ederiz. Dolayısıyla irademiz özgür değil, köledir, doymak bilmeyen arzularımızın gücüne boyun eğmiştir. (s. 54)

“Dans ettiğim zaman dans ederim; uyuduğum zaman uyurum.” (Michel Eyquem de Montaigne)

Yaşamımızın büyük bölümünü yaşamı tasarlamakla, nihayet kendimize uygun bir yaşam süreceğimiz iyi günleri beklemekle geçiririz. Dolayısıyla yaşamadan ölürüz. Montaigne (…) uykuda bile bilinci aracılığıyla yaşama olgusunu derinleştirerek insanın uyanık olmasını ister. Var olmaya yoğunlaşarak sağlanan bu yaşama gücü insanın kısa yaşamına ölümsüzlüğün ağırlığını kazandırır. (s. 74)

“Gönlün usla kavranmayacak nitelikte kesin kanıtları vardır.” (Blaise Pascal)

Pascal burada aşk tutkusuna değil, bilgiye gönderme yapar: Gönül sevgilinin gönlü değil, bilenin gönlüdür. Aklın kanıtlayamadığı kesinlikleri sezginin yakaladığını belirtir. Bir başka deyişle akla dayalı olanın niteliği, aklın bildiği şeye indirgenemez; akıl yürütmede ve nedenlerin araştırılmasında eksik kalan hakikatler vardır. Kaynağı Kutsal Kitap olan gönül, Pascal’da bir tanıma biçimidir: idrakten çok duygu olan gönül her alanda; iman, ahlak, sanat ve bilim alanında etkilidir. (s. 86)

“İnsan düşünen bir kamıştır.” (Blaise Pascal)

İnsanın durumunun trajikliğini oluşturan, yitirilmiş olan şeyi arzulamasıdır. (s. 87)

“İçinize kapanmaktan vazgeçin, huzura kavuştuğunuzu göreceksiniz,” (François de Salignac de La Mothe-Fenelon)

İnsan Tanrı’yı cehenneme gidecek olsa bile, yani Tanrı’dan hiçbir yarar gelmeyecek olsa bile sevmelidir. Çünkü gerçekten sevmek, koşulsuz, karşılık beklemeden sevmektir. (s. 97)

“İnsan özgür doğar, oysa her yerde zincire vurulmuştur.” (Jean-Jacques Rousseau)

Toplum hayatı doğanın bozulması ve yozlaşma anlamına gelir. Köle olanlar sadece ezilenler değil, aynı zamanda ezenlerdir çünkü yönettikleri insanların önyargılarına ve kaprislerine bağımlıdırlar. (s. 108)

“Şeylere ilişkin olarak ancak onlara kendi koyduklarımızı a priori biliriz.” (lmmanuel Kant)

Düzen ve uyum nesnelerde değil, bunları bilen ve bunları nesnelere empoze eden zihindedir. Biz duyularımız aracılığıyla sadece bir şeylerin olup bittiğini gözlemleriz. (s. 114)

“Hayat bir sarkaç gibi, sağdan sola, soldan sağa, acıyla sıkıntı arasında gidip gelir.” (Arthur Schopenhauer)

Düş kırıklığı anlam arayışına gerekçe oluşturur, anlam arayışı, mutlu olmak için yaşadığımıza inanmakla ilgili temel yanılsamadan bir kurtuluş biçimidir. Bizi mutsuz eden nedenler ortadan kalktığında, mutlu olabileceğimizi sanıyoruz; oysa acı yok olduğunda ortaya çıkan mutluluk değil, sıkıntıdır. Mutluluğun koşulları acıyla birlikte yok olur, insan yaşamının kısır döngüsü budur; acı ve sıkıntı, mutluluk yanılsaması ve acının gerçekliği arasında sürekli gidip gelmektir. (s. 120)

“Meşru fiziksel şiddet, devletin tekeli(ndedir).” (Max Weber)

Bireylerin ya da toplulukların tarih boyunca şiddet uygulama hakları ellerinden alınmış ve bu hak daha sonra devlet tarafından kazanılmıştır. Şiddet yok olmamıştır ama devlet dışında, başka grupların şiddet uygulaması yasaya aykırıdır. Bu da devletin, şiddetin değil, şiddetin meşru uygulamasının tekelini elinde tuttuğu anlamına gelir. (s. 134)

“Arzu, kural için haz taşımaz.” (Gilles Deleuze)

Zevk hiç kuşkusuz bir duyular şenliğidir ama arzunun tatmini değil, kesilmesidir. Zevk kaybolmuş, ziyan olmuş, dağılmış bir arzudur. Zevk kültünde arzu korkusu gibi bir şey vardır. Ve bunun karşılığında, saray aşklarında görüldüğü gibi, çilenin olduğu yerde arzu vardır çünkü zevkin olmaması arzunun koşuludur. (s. 149)

Aktaran: Oğuzhan Yılmaz

 

DİĞER YAZILAR

1 Yorum

  • RECEP CEREN , 17/12/2023

    Necip Fazıl merhum un batı tefekkürü eserinde gösterdiği hakikatlerin vücut bulmuş halidir BÜYÜK FİLOZOFLARDAN 100 ÖNEMLİ AFORİZMA eseri……
    İçimizdeki batı MUKALLİTLERİNiN mağlubiyet ve sefaletini trajikomik vahametini deşifre eden muhteşem bir ayna…..Bizdeki Yopyukün batılıllaştırılma/mankurtlastırılma hareketinin bir emaresi olarak batı hayranlarıının batıyı ancak bir hastahane hademesinin doktorluktan anladığı kadar anlayabildiğini gösteren eser…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir