Saniyeler Saat Kuvvetinde Beynime İner

Serdar Kocabaş, geçmeyen dakikalarının ayrı ayrı öyküsünü yazdı.

***

Saat: 02.05: Hiç bir şey yapamıyorum. Çaresizlikle sarılmış dört bir yanım. Saniyeler saat kuvvetinde beynime iniyor.

Saat: 02.07: Arar mı diye düşünüyorum. Arar mı, arar mı, arar mı?

Saat: 02. 09: Üşüme tüm bedenimi sardı.

Saat: 02.12: Son 3 dakika azaplardan azap gibi geçti. Her saniyesi kanırtarak damarlarımda gezindi.

Saat: 02.13: Zamanın ne kadar uzun olduğunu anladım. 1 dakika ne zaman 1 yıl oldu.

Saat: 02.17: Etrafımda sesler kesildi. Ben etrafımdan kesildim. Durgun suda boğuluyorum.

Saat: 02.18:  Bir anda kendime geliyorum. Kaç dakika geçti, ancak saatime bakınca anlayabiliyorum. Saate kızıyorum.

Saat: 02.33: Zamanla birlikte yaşamanın zorluğunu tüm vücudumda hissettim. Zamanın andan ibaret olduğunu anlıyorum. Ve an her an ansızlığa kapı buluyor.

Saat: 02.37: Ayrılık neymiş anlıyorum. Anladığım için ızdırabım kat be kat artıyor. Zaman ayrılığımı büyüttükçe kalbime gömülüyorum. Acı…

Saat: 02.39: Arasa artık, arasa, arasa… Yaşamın tüm yükü sırtımda sanki. Şuan benden başka kimse yaşamıyor ve tek dert benim derdim.

Saat: 02.42: Saniyeler birlikte atıyor kalbim. Tüm dünyam saniyeye ayarlı. Beraber hareket ediyorlar. Belki kendimi unuturum.

Saat: 02.43: Aramayacak sanırım. Yoksa ben mi arasam… Ne diyeceğime karar veremiyorum.

Saat: 02.44: Aradığımda açmazsa daha beter olmaz mıyım?

Saat: 02.45: Tüm kapıları kapatmış zaten yüzüme. Olsun arayayım yine de.

Saat: 02.46: Arayamıyorum. O arasa, arasa, arasa… Beynimde yıldırımlar çarpıyor. Düşünemiyorum artık.

Saat: 02.47: Zaman hepten yavaşladı. Gözlerimin uykusuzluğa yenileceği zamana kuruluyum.

Saat: 02. 48: Saat, telefon, ayrılık… Kararsız kaldım. Hiçbir şey yapamıyorum. Zaman sanki sabit kaldı. Akmıyor hayat, dönmüyor dünya.

Saat: 02.49: Hayatla bağım yok. Yaşamak, o değil mi? Peki ben nasıl nefes alıyorum?

Saat: 02.50: Nefeslerim hepten yavaşladı. Gecenin içinde bir objeye döndüm.

Saat: 02.51: Acaba şimdi ne yapıyor? Beynimi yiyeceğim.

Saat: 02.52: Uyuyabiliyor mu?

Saat: 02.53:  Uyumuyordur, uyuyamıyordur. Beni düşünüyordur. Ya düşünmüyorsa?

Saat: 02.54: Ara artık, ara artık, Allah’ın aşkına ara artık…

Saat: 02.55: Saati yere geçirdim.

Saat: 02.55: Aramayacak mı yoksa?

Saat: 02.55: Arasın… Saatin parçaları ellerimde.

Saat Belirsiz: Gözlerim bir noktaya kenetlenmiş, sadece bekliyorum. Gelmeyecek olanı bekliyorum. Onun beklediğimi bildiğini bilmem yaşamam için yetiyor. Ama bir yandan da bir ömür bu acıyla yaşayacağım düşüncesi ruhumu kanatıyor. Allah’ım sana yol arıyorum.

 

Serdar Kocabaş

 

 

DİĞER YAZILAR

3 Yorum

  • mila , 21/02/2013

    “Saat, telefon… ” diye diye 8 ay oldu insan ömrün de nedir ki? Zamanın göreceliliği diyorlar değil mi buna. “Bu hayatta en büyük kaybedenler, bekleyenlerdir.”

  • muhacir kızı , 20/02/2013

    02.51 deki soru şuan ne mi yapıyor.. herhalde sevdiceği an be an ne yaptığını sosyal medyada paylaşmayan nadir insanlardan. sayn yzar bu yazıyı komple sil ve sırf bnun için sevdm seni de :) inan daha etkili olacak hatta kavuşacaksın

  • mümtaz ve nuran , 20/02/2013

    Nihayet aşk acısından bahseden biri bu cümleyi kurabildi:
    “Allahım sana yol arıyorum” Bu yazı bu cümleyle anlamını bulmuş..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir