Nedir Amacı Kalemi Elimize Alışımızın?

Yazma serüveni tüm yazarlarda farklı tezahürler gösterir. Yazmanın kalesine girebilmek için kimi zaman bir kırılma kimi zaman bir genişleme kimi zaman ise bir büyülenme diyebileceğimiz halin gerçekleşmesi lazım. Hayatın amaçsallığının her şeye sinmesi ve amaçsızlığın bir tür söz bahsi olmaması yazının da bir amaca bürünmesini sağlar. Amaç dâhilindeki tüm savaşların büyük bir yenilgi veya zafer getirmesi gibi yazının da hedefine ulaşmayı murad eden tavrı vardır ve bunun için bu eylem gerçekleştirilir. Sözün özü; yazmak eylem halinin murad edilmesidir.

Yazmaktaki amaç bir murada ulaşmak ise bu murad nedir?

Nuri Pakdil’in Edebiyat Dergisinin 1. sayısında gördüğüm ve yazmanın bir nevi amaçsallığını özetleyen yazısında şöyle diyor: “Niçin yazıyoruz? Nedir amacı kalemi elimize alışımızın? Yazar önce bunları düşünerek masaya oturan kişidir. Bir ağacın çiçek açması gibidir yazının yazılması. Bir kadın doğum yapar, sancının sonu muştudur, yazarın da cümleleri öyle. Yazar ondan dönemez artık, bağlanmıştır.”

Yazarın yazıya bir amaçsallıkla başlaması, onu niyet etmesi, onu istemesi bir sıkıntıya girip ardından o sıkıntıdan kurtulma durumunu doğurur. Pakdil de yazının sıkıntısını “doğum ve muştu” bağıyla yazma girişiminin ve o sürecin çok da kolay olmadığını net bir biçimde ortaya koyuyor. Aynı yazının devamında Pakdil şöyle der: “Yeni bir düzen aklı yenilerken, bilinci yenilerken, savaşı yenilerken kalemi de açar. Bizim kalemlerimiz bu yeni yontulan kalemlerdir. Mutlak Öndere “oku” diye inmeye başlar mutlak kitap. Sürekli açıklar varoluşu, anlatır kişiye seçimin gereğini, kişinin kendi kendini kurduğunu. İnsan kutsanır tespitleriyle, övülen özgürlüğüdür kişinin mutlak kitapta. Bir yerinde de hiçbir şeyin unutulup gitmemesi, tespit olunmaması için Tanrı katında bir kitabın bulunduğu yazılır.”

Düzen, dağınıklıktan sonra bir ihtişamdır. Zihnin düzene girebilmesi için kendini keşfetmesi gerekir, keşfin sonunda kalemi sivrilir yazarın ve o artık kalemini amacı için bir araç olarak kullanır. Amacı insanı kendine çağırmak, kendini bilmeye davet etmek, iyiye, özdeki o temizliğe davettir.

Yazmak sıkıntılıdır, denildiği üzere bir doğum sancısı gibidir fakat ardından bir selamet halidir, muştudur. Yazmak, dünya üzerinde sade söz söyleme biçimi değil, düşünmenin sözde nasıl durduğunu göstermektir. Allah’ın Âdem’e (a.s.) öğrettiği isimlerle başlayan bu serüven asırdan asra büyüyerek devam etmiştir.

Dillerin gelişmesi, kelimelerin çoğalmasıyla, anlama anlam katmasıyla –belki de biraz daha hakikati anlamak çabasıyla – yazma eylemi de genişlemiş, büyümüş; yazarlar artık kelimelerin anlamları üzerine bina ettiği cümlelerini koca kitaplarla aktarıp bugünün insanına miras olarak bırakmışlardır. Gerçeğin anlamı çoğalarak büyüyecek, hakikat dediğimiz asıl vurgu sürekli hedeflenen bir içerik olarak yazarların yazdığı her esere işlenecektir.

Bugün yazma eylemi hiçbir tekel altında kalmadan -gelişen teknolojiyle birlikte- daha geniş alanlara seslenebilen bir alan haline geldi. Harfler dediğimiz sembollerin kelimeleri oluşturması ve bunun cümlelere değen taraflarında anlamların, düşüncelerin üretilmesi insanların iletişime geçme çeşitlerinden biri haline geldi.

Yazmak, kimi zaman bir hevesle, kimi zaman sadece seslenmekle başlayan uzun bir serüvendir. Taklidin binbir türlü şeklini barındıran yazma eyleminde, yazan kişi kendi kalesini kuracak olan bir direnç haline bürünebilmelidir. Kendi dilini, kendi fikirsel zeminini oluşturabilmek için okumalı ve okuyuşunun dünyalık bir amaçsallıkla ilintili olmaması gereklidir.

Nuri Pakdil’in Edebiyat Dergisi’nin Şubat 1969 tarihli ilk sayısında belirttiği üzere “Bizim edebiyatımızın amacı anlatmaktır” sözü yazmanın yine tanımına ulaşmak için bize bir anlam sunar. Kültürümüzün sürekli olarak şifahi bir gelenekten gelmesi bizi anlatmaya yöneltmiştir. Anlatmak, yazıya değmeden yapılan bir sözlü biçimdi, niyeti belliydi. Bizim de eğer yazıyorsak şifahi gelenekten gelen o niyeti unutmadan işe koyulmamız gerekir. Aksi takdirde kalemimiz elimizde tuttuğumuz bir kadavradan öteye geçmeyecektir.

Bilal Can

 

 

DİĞER YAZILAR

2 Yorum

  • Unknownlaedri , 17/10/2016

    “Sözün özü; yazmak eylem halinin murad edilmesidir.”👏👏 Gerçekten çok güzel.. Neden yazıyoruz, ben de gerçekten hep merak etmişimdir.. Fakat “Yazmak sıkıntılıdır, denildiği üzere bir doğum sancısı gibidir fakat ardından bir selamet halidir, muştudur.” kısmı her zaman için geçerli değil.. Yazıp çare bulamayınca, daha çok dertleniyor insan..

  • Kevser TOPCU , 17/10/2016

    ‘Taklidin, binbir trl ?eklini bar?nd?ran yazma eyleminde…’szndeki taklitten maksat nedir?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir