Rüya görürken rüya gördüğünün farkında olmanın yanında rüyada gördüğün kişinin de rüyasında seni gördüğünü ve rüyada olduğunu bildiğini bilmek şiir değilse nedir! Ve unutmamalı ki rüya da gerçekliklerden bir gerçektir. “Altı üstü bir rüya canım işte’” sözü ancak Batılı bir zihniyetin söyleyebileceği cümleden ibarettir. Rüya, nübüvvet ve hikmet bahsi…
***
İmam Gazzâlî (rh.a.) deyince aklıma arayış kavramı geliyor hemen. Daha küçük yaşta arayışa başlayan İmam Gazzâlî sonunda şüphesinden de şüphe eder hale gelmiştir. Fakat bu durum onu durduramamış ve soluğu Şam’daki Emevi Camii’nde inzivada bulmuştur. Yalnızlığını farkeden ve bu yalnızlığını Allah’ın sıfatlarında yok eden İmam Gazzâlî, kendi deyimiyle Allah’ın kalbine attığı bir nur ile şüphelerinden kurtulur ve Tus şehrine geri döner. Artık karşımızda âlim ve ârif bir zât vardır. İmam Gazzâlî’nin şu itirafı her zaman kulağımda çınlar: “Kendi durumum üzerinde şöyle bir düşündüm. Baktım ki, pek çok alâka ve bağımlılığın içine gömülmüşüm, çepeçevre bunlar tarafından kuşatılmış durumdayım. Bunun ardından yaptığım amelleri gözden geçirdim; amellerim içinde en iyileri ders vermek ve ilim öğretmek idi… Daha sonra hangi niyet ile ders verdiğim üzerinde düşündüm. Burada da niyetimin halisane ve sırf Allah rızası olmadığını farkettim. Beni ders vermeye iten temel sebep ve etkenin makam sevgisi ve şöhret tutkusu olduğunu anladım.”
***
Perde kelimesini insanın özetleyen bir kelime olarak gördüğüm için hep sevmişimdir. Sevmemin sebebi ise insanoğlunun bir ömür zorunlu ve gönüllü olarak perdelerle çevrili olduğunu düşünmem. Bu sebeple objektif olmak diye bir şeye inanmam. İnsan, kendi güvenli alanını oluşturmak için perdelere ihtiyaç duyar. Bu perdeler sayesinde kafa konforunun bozulmamasını ister. Hal böyleyken tasavvufta ise perde dervişin kalbinden yer eden ve onun Hak’ka varmasına engel olan her türlü suret anlamında kullanılır. Bu suretleri, işlenen günahların kalpte meydana getirdiği siyah noktalar olarak da anlayabiliriz. Gelmek istediğim nokta şu; insan, kalp ve zihin kirlenir. Bu kirlenme halleri insanlara perdeli bir anlayışı normal bir durummuş gibi gösterir. Sonuç biz.
***
Nuri Pakdil’in, Sükût Sûretinde isimli kitabındaki Gür şiiri şöyledir: İliklerine işlemeli özsorgu ki / İlerleyebilesin elektriğe doğru
Özsorgu direk nefis terbiyesini aklıma getiriyor. Çünkü insan nefsini yani benliğini terbiye ettikçe insanlaşır. Bu terbiyenin içine bakış, dil, akıl ve kalp terbiyesi de giriyor. Şiirdeki elektrik ise bende eylem, devrim, hareket kelimelerine karşılık geliyor. Dolayısıyla şiiri şöyle anlıyorum; sahih bir eylem için öncelikle kişi fikri ve nefsi olarak kendini terbiye etmeli, gerekli donanımlarla donanmalı ki hakiki eyleme yani kendine ulaşabilsin.
Sulhi Ceylan
3 Yorum