
Bugün yazarımız Davut Bayraklı’nın doğum günü. 44. yaşının ilk gününde bizim için bir yazı yazdı: Demli Demlik.
***
1. Bardak
İnsanı hüzne boğan şey, içli notalar, kederli yıllar, karşılık bulamamış duygular ya da yaşadığı kırıklıklar değildir aslında. İnsan bir kalp taşıdığı için bir hüznün sahibi olur. Zira “kalbi olanın hüznü olur”. Eğer bir kalbimiz olduğunu iddia ediyorsak elbette bir noktada hüznümüz de olmalı.
2. Bardak
İngilizler ada devleti oldukları için en büyük rakipleri okyanustu. Ellerinde, o devasa su kütlesi olan okyanusu geçecek kalitede ve güvenirlilikte gemileri yoktu. İlkel gemilerle denize açılıp eve ekmek getirmeye çalışırlardı. Bu yüzden karada kalanlar gemide olanların tekrar geri gelebilmeleri, okyanusun azgın sularına teslim olmamaları için dua ederlerdi. Bu durum İngilizlerin daha dindar olmasına neden oldu.
3. Bardak
İnsanın en kötü alışkanlığı yalan söylemesi değildir. En kötü alışkanlık, insanın kendisine yalan söylemesidir. Kalbi olan bir varlığın, pervasızca kendine yalan söylemesi, insanın kendini katletmesiyle eşdeğerdir zannımca. Ama insan, yalanları sever. Zira yalanın hakikate tercih edilmesi korkuların ötelenmesi gibi bir illüzyon oluşturur insan zihninde. Ancak şunu unutuyoruz, insanın kendine karşı dürüst olmaması ve yalan söylemesi aklı ve kalbi arasındaki uyumu bozar ve ibreyi daima gerçeğe değil de kişisel ve anlık çıkarlara çevirir. Hakikat, kendimize rağmen gerçeği görmektir. Belki de bu yüzden kâr-zarar dengesi gözetmez. Yalan ise insanı geçici bir süre mutlu kılar ancak daha sonra hüsrana uğratır.
4. Bardak
Yıkım, insanın kalbine neler yapar biliyor muyuz? Belki de bilmediğimiz için kalpleri kırıp, darmadağın ediyor ve ulu orta saçıp savuruyoruz. Bir kalbimiz varsa eğer, neden kalbi olan bir başkasını bu kadar gaddarca parçalıyoruz? Yüreğin çatlamasından bu kadar korkuyorsak, şu evrende bizden başka yüreği olan birilerinin daha olduğunu bilmiyor muyuz?
5. Bardak
Seni üzen, hüzne boğan şey kötülerdir belki ama unutmamalısın ki bu fani âlemde kötüler iyilerin imtihanıdır.
6. Bardak
Akıl ve kalp arasında denge kurmakta zorlanıyorum çoğu zaman. Bu, kendime karşı dengemi kaybetmeme neden oluyor. Denge kaybı yaşayan insanın madde ve mana arasındaki uyumu kaybetmesi de hakikatin bir tezahürüdür. Bu durum bir zaman sonra insanın kendisine karşı tahammülsüz olmasına neden olur. Ardından zihin, sığlık çukuruna yuvarlanır. O noktada düşünmek deli göleği giymekle eşdeğerdir. Sonra senin gibi düşünmeyenlerin seni terbiye etmeye çalıştığına inanırsın. Belki de onları terbiye etmeye çalışan sensindir! Kendine karşı acımasız olmayı bir refleks haline getirerek daha iyi bir insan olacağın hissi seni, dışındaki insanlara karşı daha da acımasız olmaya itmiş olmasın?
7. Bardak
Aslında bu büyük bir aldatmaca ama hepimiz güzel yalanları, kalbimizi ve ruhumuzu okşayan sahte cümleleri, pembe düşleri severiz. Bir şeylerin içinden çıkamadığımız zaman da kimseye bir şey anlatamadığımızı düşünürüz. Anlaşmak için değil kavga için konuşulduğundan bahsederiz sonra. İdeolojilerin sığlığının buna neden olduğundan dem vururuz. Aslında sevdiğimiz şey bir menzile varmak değil, yolda ve kavgada olmak. İtiraf etmesi güç lâkin biz kavga etmeyi seviyoruz. Kelimelerimizi yumruk ya da mermi olarak kullanıyoruz. Onlar, rakiplerimize karşı bizim hüznümüzü değil gücümüzü ve acı kudretimizi yansıtıyor.
8. Bardak
Hayat kısa, uzun uzun yaşmak lâzım.
9. Bardak
Zaman olduğu yerde durmuyor. Duran, hareketsiz kalan her şey kokar, çürür, paslanır, yıkılır. O zaman sen neden duruyorsun? Neden hareketsiz kalıyorsun? Farkında değilsin ama pas tutuyorsun, paslanıyorsun. Geçmişte insanlar cehaletten kurtulmak ve biraz hareket kazanabilmek için bir şeyler okurlardı. Şimdi ise yerlerinde duruyorlar ve daha da cahil olmak için okuyorlar.
10. Bardak
Bugün 44 yaşına girdim. Kendime nasihat vermek için kabir ziyareti yaptım. Nasihat isteyen insanlar için mezarlardan daha büyük ve daha etkileyici vaiz görmedim. Hele de içinde sizden olan, size ait taze bir ölü varsa!
11. Bardak
Şimdi hiç kimse okumasın diye yazdığım mektupları okuyorum. Aslında bunları hiç kimse okumasın diye yazmamışım. Okuma ihtimali olan, okuması gereken bir kişi okumasın diye yazmışım.
12. Bardak
Hüzünlü bir kalple ve yaşlı gözlerle gelmişti. Bir bardak açık çay içmeye başladı ve “Bir gün her şey daha güzel olacak” dedi. Ne olmasını bekliyordu? Gök yere inip ayağına serilecek, gökkuşağı tüm renklerini avuçlarına mı dolduracaktı? Bunlar ancak masallarda olurdu ve biz masallarda yaşamıyorduk. Ama o kadar güzel çay içiyordu ki, hiç bir şey diyemedim, sadece dinledim.
13. Bardak
Belki birlikte gülebilirdik… Bu ihtimal dâhilindeydi. Ama bütün ihtimaller tükense ve mutluluğa dair kuracak tek bir cümlemiz kalmasaydı, en azından birlikte üzülme ihtimalimizi konuşup mutlu olabilirdik.
14. Bardak
Hiçbir şeye inanmadığına inanan insanın yaşadığı en büyük trajedi, her şeye inanacak hale gelmesi ve bunu halen göremiyor olmasıdır.
15. Bardak
Yukarıdan aşağıya yazdıklarım kötü olabilir. Okuma hazzını kırabilir, aradığını bulmak bir yana elindekileri de kaybetmene neden olabilir. Ama şuna inanmalısın bu satırlarda yalan ve kandırma yok. İnsanın, kalbi ve hüznü olan bir başka insana yalan söyleyip onu kandırması bu kâinattaki en kötü şeydir. Çünkü yalan söyleme ve kandırma, ilk olarak Şeytan’ın yaptığı bir fiildir. Bu yüzden insana hiç yakışmıyor ve insan kendisine yakışmayan şeyi yapıp şeytanlaşmamalı.
16. Bardak
İnsanı yoran şey yolculuk ya da yol değildir. İnsanı yolcu yorar.
17. Bardak
Unutmak, yaratıcının bize lutfettiği en büyük yetenek… Unutma yetisini kaybeden bir insan, delilik gömleğini giyen merhametsiz bir yaratığa döner. Unutmak, insanı insan yapar. Unutmak, insana merhamet bağışlar.
Davut Bayraklı
3 Yorum