Sulhi Ceylan, kör kuyularda uyandığından beri bir rüyaya sığınıyor: Ah o yara hiç geçmedi…
***
Günlerden Cuma ve yıllardan 2014… Aydoğan nerede kalmıştık? Köşeye sıkıştırılmış bir yaşamak gelip bulmuş muydu seni de? İyi değilsin dimi? İyi değilim, iyi değiliz…
Geçen gün aynada kendime baktım. Her gün aynada kendime baktığımı sanıyordum ama ilk kez gördüm gerçeği… Bakmıyormuşum demek ki… Bakışlar bile sıradan, nefes almak, yaşamak, martılar… Kendime dedim, aynada baktım dedim… Ne gördün diye sorsana! Kendimi! Bir çırpıda geçmiş olan her şeyi; yokluğumu!
Saçlarımda beyazlaşan saç tellerimi gördüğümü söylemeyeceğim tabiî. Hatırlar mısın diye bir cümle kurasım geldi burda nedense ama o kilişeye de düşmeyeceğim. Deli gibi hatırlıyorum ve senin de hatırladığını biliyorum. Hatırlamasak nasıl yaşayabilirdik?
Sen iyi bir adamsın. İyi olmak yetmez bazen, nakıssın kuzum. Seni hatalarınla sevdim. Sınava gireceği okulu, sınavdan en az iki gün önce görmeye giden insanı severim ben. Merdiven otomatiğini dilini çıkararak yakmayı seven insan sevilmez mi? Ya sen beni nasıl bilirsin? Ben bile kendimi yeni yeni aynalardan öğreniyorken, sen beni nasıl bilirsin sahi?
Biliyorsun tren yolları bakımda… 500T ve saz arkadaşlarıyla güne başlıyorum her gün. İETT nedense tren gibi afili olmuyor. Hüzne dönük bir yanı yok nedense… Ama tren öyle mi… Sanki o ray demirleri ateşle değil hüzünle dövülmüş… Hüzünle dövülmek, şiir gibi oldu değil mi? Zaten her şey, gibi oluyor, hiçbir şeyin gerçek olduğu yok… Gibi yaşıyorum, gibi yaşıyorsun, gibi yaşayacaklar… Grup Gündoğerken’den bize gelsin, ‘‘Gibi gibiyim’’
Geçen gün yine otobüsteyim, elimde yine bir kitap, yine yanımda oturan kişi okuduğum kitabı yan gözle okuyor. Yine kendisine belli etmiyorum onu gördüğümü ve yine bir durak geliyor ve yanımdaki iniyor. İşte o an canım öyle bir sıkılıyor ki, nasıl anlatsam… Beraber okuduğumuzu düşünüyordum, sonra kitabı benden ödünç isteyecek, haftaya getiririm, diyecek ve getirmeyecek, kul hakkına girecekti. Günahımı alın, diye bakıyorum her durakta inenlerin ardından. Ne bekliyordun ki, genel de hayat böyle olur ve biz sürekli bir sürpriz beklentisinde…
Sonra mı? Sonra ben de otobüsten iniyorum, sol omuzumda bir sızı… Benim otobüsten inmemle dünyanın da otobüsten indiğini düşündüğüm çok oluyor. Hem böyle değil midir, sen yoksan dünya yoktur… Varsa da bilemezsin. Ne diyordum? Dünya diyordum, sanki benimle birlikte otobüsten indi. Bir an durdum. Dünyanın gözlerinin içine baktım, baktım ama kaşık eğilmedi. Hani ‘‘Matrix’’teki çocuk diyordu ya elindeki kaşığı bakışlarıyla eğerken: “Kaşık değil sen eğileceksin!” İşte ben de aynen bu şekilde dünyanın gözlerinin içine baktım. Kaşık eğilmedi ama gördüğüm şeyi söyleyebilirim: Tükenmişlik.
İşte böyle… Bende büyük ya da duymadığın cevaplar yok. Herkes gibiyim. Herkes gibi otobüsten inince eve gidiyorum, eve gittiğimde huzursuz oluyorum, uyumak istiyorum uyanmamacasına, tatil günlerinde uyanmak istiyorum, bu sayede hiç çalışmamış olurum, diye düşünüyorum.
Jean-Luc Godard’ın “Helas Pour Moi’’ filmini bilirsin, ne diyordu orada: ‘‘Babamın babasının büyükbabası bir şeyin olmasını istediği zaman ormandaki gizli yere gider, kurumuş dallardan bir ateş yakar ve dua edermiş. İsteği gerçekleşirmiş. Babamın babasının babası bir şeyin olmasını istediği zaman ormandaki gizli yere gider, kurumuş dallardan bir ateş yakar, fakat bilmediği ya da hatırlamadığı için dua etmezmiş. Bu kadarı yetmeli dermiş ve yetermiş. İstediği olurmuş.
Babamın babası o şeyin olmasını istediğinde ormandaki o gizli yere gitmiş fakat ne ateş yakmış ne de dua etmiş. Bu kadarı yetmeli demiş ve yetmiş. İstediği olmuş.
Babam o şeyin olmasını istediğinde sadece ormandaki o gizli yeri düşünmüş. Bu kadarı yetmiş ve istediği olmuş.
Ben o şeyin olmasını istediğimde ne ateş yakmayı ne dua etmeyi ne de ormandaki o gizli yeri biliyordum. Sadece bu hikâyeyi anlatmanın yeteceğini düşündüm. Yetmeli.”
Beni yiyip bitiren bir şeyleri sana anlatmak istedim, anlatmaya çalıştım, yapamadım, olmadı, eksik kaldı, yetmedi. YETMELİYDİ be dostum!
İçimde, yüzünü dönmüş bana her yerim.
Sulhi Ceylan
20 Yorum