Yarası olana bant, olmayana yara

Bir tıkanmışlığın içinde, bir ağrının diğer ağrıya bıçak sağladığı günün ertesinde gördüm onu. Yüksek katlı binaların, ışıltılı caddelerin en şatafatlı

Kabuk

Yorgundu gözleri, zorla kapısından içeriye sokulduğu bu kasvetli ve ışık almayan odanın içerisinde meşgul olacak bir şeyler arıyordu. Karşı duvarda

Sen Evsen Ben Kapı

Hacı daha dönmedi namazdan. Yemek de hazır. Bilseydim geç geleceğini Hayriye’ye uğrardım. Ne zamandır çağırıyor kızcağız. Herhalde yine gençlerle muhabbete

Mola

Çocuktum, ardından el salladığım bu şehrin kara lastiğe çalan tenine bir buse kondurup, çıktım. Babamın çantasına sakladığı hüznü, ben kalemliğime

Yasak Bölge

Enes Can, insan denen pudralanmış suretleri yazdı. *** Yolun sonu görünmeden bitmiş bir yolculuğun hikâyesiydi, bazılarımızın daha ilk cümlesini kurduğu