- Mehmet Raşit Küçükkürtül
- 10/10/2012
- Günlük
istanbul günleri -5
cebimdeki 1 avro – ikinci yazı pek muhterem bir okuyucum, gayet nazik bir üslup ile sormuştu bahsi geçen bir
cebimdeki 1 avro – ikinci yazı pek muhterem bir okuyucum, gayet nazik bir üslup ile sormuştu bahsi geçen bir
cebimdeki bir avro iştahlı, kösnül, yadigar ejder tiplemelerinden biriymiş gibi iğrenç havası var e5 yolunun. yahya kemal’e sormuşlar: “ankara’nın
nuh pastası – 2 size, beşiktaş’a hakkı öcal ile buluşmaya gittiğimizden söz etmiştim. ırcıca’dan yani islam birliği teşkilatı’nın araştırma
nuh pastası -1 mart ayının başı olmalı, bizim dergiden onur’la birlikte röportaj için hakkı öcal ile görüşmeye gittik.
istanbul hakkında hiçbir şey yazmamaya karar verdim, bundan belki 2-3 yıl önce. yazdığım şeyin türü ne olursa olsun bu
ahmet hamdi tanpınar, yahya kemal’in o meşhur sohbetlerinden birinde viyana kapılarına dayanmanın sırrını sorar şaire. aldığı cevap şöyledir tanpınar’ın: “pilav
enformasyon yağmuruna tutulmanın açtığı belalar, insanların istikamet üzere hareket etmelerini engelliyor. kitle iletişim araçlarının kanaat edinme ve yön tayininde
iki bin yedi yılının sonlarında şevket bulut’la ilgili hedefi belirgin olmayan bir araştırma içindeydim. araştırmanın şevket bulut’la ilgili olmasının
-yerli ve çağdaş bir hikâye dili araştırması ve tür tartışmalarına yeni bir pencere açmak- roman türü teknik ve birikim bakımından
Başlıktaki iki kelime, Yahya kemal’in siyaseti içselleştirme şeklini, kendi dünyasında siyasete nasıl yer vereceğini gösteren tabirlerdir. Buna, Yahya Kemal’in
1991 mart ayında babası alaiddin hoca vefat etti. iki yıl sürecek olan umran yayınlarında grafikerlik-musahhihlik-mizanpaj işlerine başladı, haftanın üç
1971 maraş’ta kasarcı pınarı’nda (acemli) ermenilerden kalma bir evde doğdu: altı kardeşin sonuncusu olarak; konuşmayı ve türkü söylemeyi seven,
Kur’an-ı Kerim bize hakikat arayışında yoldaş olmak ister. “Allah” kavramının peşine düşürerek, her şeyden bağımsızlaşmamızı sağlar. Böylece bizi her tür
Gözlerimi açtığımda hafif aralanmış perdenin arasından, buğulanan camı aşarak, cılızca günaydın diyordu gün ışığı. Cumartesi sabahı, saat dokuza geliyor.