En sonda söyleyeceğimizi en başta söyleyelim: Yazarlığın okulu olmaz. Modern çağın her şeyi sayılabilir ve ölçülebilir hale getirmesinin bir başka örneğidir Yaratıcı Yazarlık Dersleri… Hâlbuki yazarlık, okurluğu önceler. Her şeyden önce yazar son derece iyi bir okurdur ve okurluğunu yazarlığından üstün tutar.
Bu sebeple yazarlarımıza, söz konusu dersleri sorduk ve ilginç cevaplar aldık:
Aydoğan K: Kursu veren açısından bakarsak, madem o kadar yaratıcı yazarsın, niye üç kuruş para kazanacağım diye kurs veriyorsun? Demek ki yazarlıktan ve yazıdan o kadar habersizsin ki sigara paranı çıkarmak için kah belediye önlerinde, kah bilmem nerelerde kapı aşındırıp durmuş ve bir kurs kapmışsın.
Daha da ötesi, insanları TL olarak görüyorsun, onların sömürelecek, paraları söğüşlenecek, kullanılıp atılacak canlılar olduğunu düşünüyorsun. Öyle ya; yaratıcı yazarlık diye bir şey olsa önce sen olurdun. Olmadığın bir şeyi, insanlara nasıl vaat edebilirsin? Bu ne şerefsizliktir!
Nerede ben yaratıcı yazarlık dersi veriyorum diyene rastlarsanız, ağzınızı kullanmadan büyük bir kahkaha patlatın suratına, umulur ki düzelir.
Bazı şeylerin kursu olmaz; mesela adiliğin, mesela onursuzluğun, mesela şerefsizliğin, mesela yaratıcı yazarlığın.
Not: Ayrıca yaratıcı yazarlık, Allah’a şirk koşmaktır.
Atilla K. Sezer: Yazar adayının birilerinin eliyle, diliyle, kulağıyla harekete muhtaç olması, onun içindeki çıkışsızlığa işaret eder. Oysaki içinde erittiklerinin karşılığı gene başka bir karmaşayı imler ve bu kendini tanımak suretiyle olabilecek bir eylemdir. Aktardıklarımız, göstermek istediklerimiz zihinimizin dışında tutularak açıklanamayacak kadar “biz”dir. Gerçek bir yazardan bahsediyorsak ona hiç kimse yazmayı öğretemeyecektir. Çünkü içe yönelmenin her kişide karşılığı aynı olamaz. Sözde iyi öykü ya da roman yazmayı bize bir kaç veya birçok seansta yükleyecek olanlar, paçaları sıvayıp işe girişirler. Fakat bu tek bir şeye hizmet eder. O da şudur: “Bizim gerçeğimizi, bizim adımıza görünür kılmaya çalışanlar, bizim içte bildiğimiz ve aktarmak istediğimiz şeylere aşinalık gösteremediği için sahte yazarlar inşa etmeye hizmet etmekten kurtulamazlar.” Şimdi hangi araçlarla ve hangi ölçülerle insan eğilimlerinin ve bu kadar farklı temayüllerle kurulan zihin dünyalarının şerhi kimin elinde ola ki o bize bizim bilmediğimiz öyküyü bildirsin?
Mehmet Necip: Cümle tahliline girişmeye ne mecalim, ne de niyetim var. Ama vazife cümleden ala. Yaratıcı kelimesi sıkıntılı bir kelime, tamam anladık creative kelimesini motamot tercüme ettiniz de, türk-çe düşününce burada bir iddia var. Güçlü bir iddia. Bu iddia ispat ister, ona da bir Allah’ın kulu güç yetiremez.
Yazar-lık. Nasıl bir şey bu? Daha doğrusu bir gayret neticesinde elde edilecek, onu anlıyoruz da; bu mertebe kudsi midir, ulvi midir, nedir yani? Bir de ölçüsü nedir, mesela Yılmaz Özdil’e de yazar diyorlar, Mustafa Kutlu’ya da, aynı kişiler demiyor olabilir, neticede aynı kavram kullanılıyor, nasıl oluyor da oluyor, bilen varsa beri gelsin?
Bu dersleri bir kursta mı veriyorlar, öyle olsa gerek. Kurs : course. Son zamanlarda pek matahmış gibi gidilir oldu bu kurslara. Hatta geçenlerde tasavvuf kursu mu ne açmıştı birileri, o derece yani, kursu bitirene sertifika, certificate veriliyormuş. Burayı bitiren yazar titrini haiz olacak öyle mi. Vay! Oturup halimize ağlayalım. Mecalim tükendi, bu kadar kâfi.
Bilal Can: Ben bu tür şeyleri tornacılıkla karşılaştırıyorum. Tornacılık da yapılacak iş, usul, kaide bellidir, fakat yazarlıkta bu belli değildir. Yazarlık tornacılık değildir ki kurslarda öğretilsin. Yazarlık kursları, kitaplardan kazandığı paralar kendilerine yetmeyen ya da kitapları yeterince satmayan yazarların, yazar olmak hayali olan ama yeteneği olmayan kişilerden para söğüşleme yöntemidir. Yazarlık kurslarda öğrenilecek bir durum değildir. Eskilerin tabiriyle “rahle-i tedrisattan” geçilerek bol bol dirsek çürütme, gözün ayarı kaçana kadar okuma eyleminden sonra kişinin de bir derdi bir meselesi olabilir.
Özellikle bu yaratıcılık sıfatını anlamıyorum ben. Neyi yaratıyorlar. Yazı mı, şiir mi? Bu sıkıntılı bir yaklaşım. Yaratım yaratıcıya aittir bir şeyi hiç yoktan ortaya koymadır. Yazarlık da olmayan bir şeyi yoktan var edemez. Kelimeler ortadadır. Düşünceler ortadadır. Yazar bunları kullanarak eserini ortaya koyar. Bu da yaratıcılık değildir.
Serdar Kocabaş: Yazarlığın kapitalizmin kucağına oturduğunun resmidir Yaratıcı Yazarlık Dersleri… Dolayısıyla bu kurslara gidenlerde bu kurumu besleyerek bilakis yazarlığın ölümüne hizmet ediyorlar. Yok öyle… Bir kursa gittim de yazar oldum havaları… Ah ah… Her geçen gün insanlığımızı yitiriyoruz. Bu kurslar hiçbir işe yaramıyor mu diye sorarsanız, şunu söyleyebilirim: evet bir işe yarıyor. Evde kalmış kız ve erkeklerin birbirini bulmasını sağlıyor. Entelektüel çiftlerin temeli işte bu kurslarda atılıyor!
Mücahit Emin Türk: Düşünün, kendisi entel sanan bir kitle var. Bunlar Ahmet Ümit, Elif Şafak, Pınar Kür ve benzerlerini okurlar. Yeni yetme şairlerin kitaplarının ellerinden düşürmezler. Cümlelerinin arasında noktalı virgül koymayı pek severler. Böyle bir güruh varsa bunları semirmek için yaratıcı yazarlık kursu açılmasın da ne açılsın? Size soruyorum ey okur! İnek ortada… Sağan birileri çıkmaz mı! Ve sağılan kendini ürün veriyor sanmaz mı!
2 Yorum