V for Vendetta

 

Darbe, devrim, çatışma, işkence, 12 Eylül, ölüm, Arap Baharı… Tüm bu kelimeler, bugün gündemin iskeletini oluşturan, kimine göre geçmişte bir kara leke olan, kimine göre ise olması gereken yaşanmışlıkları ifade eden sözcüklerdir. Fakat tüm bunların ortaya çıkmasının asıl sebebi fikirlerin ölümsüzlüğüdür.

Gündemi böylesine kaynatan olaylar manşetlerde iken belki birçoğumuzun aklına gelmiştir V for Vendetta filmi. 2005 yılında vizyona giren, $54.000.000 bütçe ile çekimleri tamamlanan ve tüm dünyada $131.411.035 hasılat elde eden filmin senaryosu Andy – Lana Wachowski’ye ait. Filmin yönetmenliğini ise James McTeigue üstlenmiş.

Filmin senaryosu, İngiltere’de 5 Kasım 1605 yılında gerçekleştirilen, “Barut Komplosu” olarak da bilinenGuy Fawkes’ın parlamento binasının mahzenlerinde barut dolu fıçılarla yakalanması olayını temel alarak, tabiri caizse modern bir Guy Fawkes’ın bugünkü sisteme gerçekleştirdiği bir terör olayı üzerine kurulmuş. Kendini V olarak adlandıran şahıs, geçmişte insan üzerinde gerçekleştirilen deneylerde denek olarak kullanılıp, laboratuvar binasındaki patlamadan canlı kurtulan tek kişidir. Bu patlamada ise, neredeyse tüm bedeninin görselliğini kaybetmiş, bu sebeple Guy Fawkes maskesi takmaktadır.

İntikam almaya başlayan V, düzenlediği ufak çaplardaki saldırılarla adını duyurur. V çok akıllı bir yöntem izleyerek; yaptığı saldırılardan önce ve sonra bu saldırıları mantıklı kılan gerekçe ve düşüncelerini halka bir şekilde iletir. Böylece halk V’nin haklı olduğuna inanmıştır. En son saldırıda ise V, parlamento binasının altına içi bomba dolu bir metro treni göndererek, sözde demokrasinin timsali olan parlamento binasını yıkmak istemektedir. Treni göndermeye V’nin ömrü yetmeyince devreye arkadaşı Evey girer ve parlamento binası yıkılır.

Hal böyleyken halk, V’ye destek olarak, V’nin daha önce evlerine yolladığı Guy Fawkes maskeleriyle parlamento binası önündeki meydana toplanmışlardır. Tüm bunlara en büyük etken, V’nin halka aşıladığı fikirleridir.

Bu filmi izleyen herkesin aklına gelmiştir mutlaka 1980 yılı, hapishaneler, işkenceler ve faili meçhuller.V’nin tek söylediği, demokrasi kılıfı geçirilmiş dikte rejimi ve ihanet çemberinin içinde olduğumuzdur. Ve bu hâle karşı çıkmak ise insan olmamızın gerekliliğidir. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır. Sistem dilsiz şeytanlar üreten fabrikalarla sistemin güvenliğini sağlamaktadır.

İnsan eğer insan ise eylem ve fikri aynı potada eritmeli, varlığının bir onuru olduğunun farkındalığı ile isyan etmeyi bilmelidir. Fikirsiz eylem güdük, eylemsiz fikir eksiktir. İsyan onurlu ve erdemli bir hayat için kaçınılmazdır.

 

Edebifikir

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir