Konu Aşk Olunca Hepimiz Biraz Aptalız: Aşk ve Gurur

Jane Austen, belki de Shakespeare’den sonra, eserleri sinemaya en çok uyarlanan İngiliz yazarlardan biri. Edebiyat tarihinin ilk büyük kadın romancısı olarak bilinen Austen’in romanlarında aşk temalarını çokça işlemesi, kendisini film yapımcılarının uğrak durağı hâline getirdi. Eserlerinde toplumcu gerçekçi yaklaşımı benimsemesi, insanların gerçek yaşamlarını ılımlı bir dille fakat hiciv ve nükteye de yer veren sade üslubuyla aktarması, onu dönemin diğer yazarlarından ayrı bir konumda tutuyor. “Aşk ve Gurur” (Pride and Prejudice) adlı eseri de ikinci romanı olmasına rağmen diğer eserlerinden ayrı bir öneme sahip. Çünkü bu eser, 1938, 1952, 1967, 1980 ve 1995 yıllarında çekilen dizilerle birlikte televizyona; 1940 ve 2005’te de sinemaya uyarlanmıştır.

Başrollerinde Keira Knightley (Elizabeth Bennet) ile Matthew Macfadyen’in (Mr. Darcy) oynadığı, yönetmen koltuğunda ise Joe Wright’ın olduğu Aşk ve Gurur (2005) filmi, esere ve diyaloglara sadık bir şekilde aşk, ön yargı, evlilik, toplumsal statü, aile değerleri, ahlâk ve kavram yanılgılarının sorunlarını izleyiciye aktarıyor.

Hikâye 18. yy. İngiltere’sinde geçmekte. Bennet ailesi, İngiltere kırsalında kendi çiftliklerini işleten orta sınıfa mensup bir ailedir. Dönemin yasaları gereği erkek çocuğu olmayan Bay Bennet ölünce, mirası Bay Bennet’in kuzeni Bay Collins’e geçecektir. Kızlarının geleceği konusunda endişeli olan Bay ve Bayan Bennet, kızlarını evlendirmek istemektedir. Telaşlı arayışları sürerken zengin Charles Bingley yakın zamanda Bennet’ların yakınındaki büyük bir malikâneye taşınmıştır. Orta sınıfın sosyetesiyle tanışmak için kibirli kardeşi Caroline ve en yakın arkadaşı, “Derbyshire’ın yarısının sahibi” Fitzwilliam Darcy’yle beraber bir balo düzenler. Elizabeth, Mr. Darcy’ye dans teklifinde bulunur fakat reddedilir ve hatta aşağılayıcı bir tutumla karşılaşır. Bir vakit sonra bu ikilinin birbiri ile karşılaşmaları ve tutumları sıfatlardan soyunmuş bir aşkın temellerini oluşturacaktır. Fakat Elizabeth’in içinde hep bir soru olacaktır. “Onun gururunu ben de kolaylıkla hoş görebilirdim. Benim gururuma dokunmamış olsaydı.” derken kendisine aşağılayıcı bir tutum sergileyen Mr. Darcy’e karşı beslediği aşk, gururu yenebilecek mi?

Aşk ve Gurur, sıradan bir aşk romanından daha fazlasını içerir. Dönemin aşk anlayışını, insan ilişkilerini, sosyal statülerini eleştiren film, ön yargılardan oluşan perdelerin insan hissiyatını da perdelediğini gözler önüne serer. Elizabeth’in dik başlılığı ve Darcy’nin önyargıları, romantizmin ötesine geçen bu aşk hikâyesinde, aşkın sınırlarını sorgulatır. Gerçek bir aşk bağının sınıfsal etiketlere meydan okuyarak mümkün olduğunu ve olabileceğini hatırlatır. “… yargılarım, ailemin beklentileri, yaş farkımız ve ait olduğum sınıf bizim için engel. Bunları göz ardı ediyorum, ıstırabıma son verin.  Sizi seviyorum, tüm kalbimle. Lütfen beni kabul ederek bana onur verin.” Çünkü sınıf ayrımları gibi engeller, sadece romantik ilişkilerin değil, aynı zamanda insanların yaşamlarını etkiler. Sosyal statüye bağlı kalan zihinlerin, henüz olgunlaşmamış bir düşünce evreninde olduğunu bizlere gösterme çabasındadır. Bu yüzden Elizabeth’in sınıfsal normlara meydan okuması, filmdeki toplumsal eleştiri öğelerini güçlendirir.

Elizabeth ve Darcy’nin ilişkisi, evlilik kurumunu romantizmin ötesinde ele alır. Bu yüzden film, kendi döneminin toplumsal statüsüyle çatışan, sosyal sınıf farklılıklarına dair tabuları yıkan bir aşkı konu edinirken, bu çatışmayı göz ardı eden, tabuları içselleştirerek sürdürmeye çalışılan başka bir evliliğin yaşadığı sorunları da işliyor. Lydia Bennet’in hikâyesinde toplumsal statü çatışmasının içselleştirilmiş hâli ile evliliğin olumsuz yönleri vurgulanmış olur. Bu, izleyiciye evliliğin sadece romantik bir birleşim olmadığını, aynı zamanda toplumsal normlar ve bireyler arası dinamiklerle de şekillendiğini gösterir.

Film, sınıfsal farklılıkları ve dönemin toplumsal normlarını işlese de eleştiri noktasında belirgin bir çekingenlik de sergiliyor. Özellikle sınıfsal farklılıkların karakterler üzerindeki etkilerinin işlendiği bölüm, filmi derin bir sosyal eleştiriyle zenginleştirebilirdi. Burada Lydia Bennet’in hikâyesi devreye giriyor ama sınıfsal sorunlarla yüzleşmenin yüzeysel bir şekilde işlenmesi tam anlamıyla kullanılamamış gibi görünüyor. Tabii burada filmin romandan uyarlanmasının payı göz ardı edilemez. Nitekim romandaki bazı karakterlere yer verilmemesi, bazı sahnelerin çıkarılması yönetmenin ve senaristin inisiyatifindeki bir durum. Ama filmin ana temasını oluşturan diyaloglar ve sahneler genel hatlarıyla romandan kopmadan ilerliyor ve bireyin içsel çatışmalarını realist bir yaklaşımla ele alıyor. Dönemin sosyal sınıf ve cinsiyet stereotiplerini belirgin bir şekilde kullanan yönetmen, karakterleri klişelere oturtmuş gibi gösteriyor ve bu durum, izleyicide derinlemesine karakter gelişimi takibini kolaylaştırıyor. Bazı izleyiciler, filmdeki diyalogların zaman zaman yetersiz ve klişe olduğunu düşünebilir. Özellikle romantik sahnelerde kullanılan dil, aşk temasını daha derinlemesine işlemekte zorlanabilir, bu da duygusal bağ kurmayı zorlaştırabilir.

Filmdeki sinematografi ve dönem atmosferi de öne çıkan bir diğer detay. Joe Wright’ın yönetmenlik becerisi, mekân seçimleri ve kostüm tasarımlarıyla birleşerek, izleyiciyi 19. yüzyılın İngiltere’sine götürür. Bu detaylar, filmi sadece bir aşk hikâyesi değil, aynı zamanda tarihsel bir fresk gibi izlenmesini sağlıyor. Joe Wright kamera hareketleriyle, uzun plan çekimleriyle filmin cazibesini arttırmış. Zaman, mekân geçişleri, bazı olayların sözle değil görüntü ile anlatılması filmin etkisini arttırıyor. Görüntü yönetmeni zaman zaman film değil de bir tabloyu seyrediyormuşuz gibi hissetmemizi sağlıyor. Dairo Marianelli’nin müzikleri ise görüntüyü tamamlayıp izleyiciyi hikâyenin içinde tutuyor. Kullanılan müzik ve soundtrack, duygusal anları güçlendirmek ve atmosferi zenginleştirmek adına etkili bir şekilde kullanılmış. İzlenmeli…

 

Adem Suvağcı

 

 

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir