“karartma geceleri” filmine dair bir deneme

ideolojik temeller 

türkiye’de ideolojik çalışmalar ve düşünceler, batıcılığın sosyal ve kültürel olarak hâkim program hâline gelmesiyle filizlenmeye başlamıştır denebilir. 1839 tanzimât fermanı’yla tarihlendirebileceğimiz bu durum, alaturka-alafranga zıtlığını doğurmuştur. kültürel ve sosyal bölünmenin veya yeni toplumsallaşmaların, ekonomik yönden gelişmesi için gerekli zemin tam olarak oluşmamıştır. türkiye’de kölelik resmen sultan abdülmecid zamanında kaldırılmış, 1858’de çıkarılan arazi kanunnamesi ile tarım topraklarının devlete ait olduğu mirî toprak rejimi terk edilmeye başlanmıştır. ayrıca 1808’de kabul edilen sened-i ittifak’ın uzun ömürlü olmadığı ve bu ittifakta taraf olan âyânların şematik olarak tam bir feodal derebeyi özelliği taşımadığı görülür. tanzimat fermanı, birinci meşrutiyet, ikinci meşrutiyet ve cumhuriyet’in ilânı gibi gelişmeler tercüme odası’nda yetişen insan unsuruna dayalı ve kültürel bakımdan batıcı, halka değil kadroya dayanan, ihtilalci ve despotik özelliklere sahip hareketlerdir.

İkinci meşturiyet’le beraber ahrar fırkası, osmanlı sosyalist fırkası ve osmanlı demokrasi fırkası gibi halkçı ve sol bir anlayışa sahip siyasî unsurlar ortaya çıkar. daha sonra gelişecek türkiye komünist partisi, uzun yıllar yasaklı ve yeraltında faaliyet göstermek durumunda kalacaktır. “karartma geceleri” romanını ortaya çıkaran ikinci dünya savaşı dönemi, bu yasaklı yılların önemli bir dönemidir. 1937’den itibaren “parti devleti” niteliğine bürünen, savaşın gölgesiyle siyasî yapının bunaltıcı bir mahiyete döndüğü türkiye’nin savaştaki tavrı da ikircikli bir hâldedir. sol aydınlar, rejimin sahiplerine göre, savaşta kapitalist blokla hareket eden sovyetlerin güdümünde ve bunların doğal casusu sayılmaktadır. ulusal toplumcu (nasyonal sosyalist) almanya’nın 1943’e kadar avantajı elinde tutması, türkiye’deki idareyi sol aydınlara karşı gözaltı, tutuklama, işkence gibi yıldırma hareketleriyle almanya’ya şirin gözükme tavrına sevk etmiştir. daha sonra sovyetlerin inisiyatifi ele geçirmesi üzerine, bu kez turancı aydınlar benzer bir baskı ve işkence ile karşılaşmıştır.

“karartma geceleri”nde ideolojik unsurlar

filmin kahramanı mustafa ural, “sınıf” isimli şiir kitabından ötürü aranmaya başlar. kitabın kapağında kızıl renk üzerine “sınıf” ismi uygulanmıştır. kızıl renk, sovyetler birliği’ndeki kızıl ordu’yu ve bu ülkenin bayrağının rengini çağrıştırmaktadır. ayrıca, kitaba ismini veren “sınıf” kelimesi marksist ideolojinin temel kavramlarından biridir. bu ideolojide tarihin seyri ve toplumsal dönüşümler, ekonomik temellerle belirlenmiş sınıf ayrışmasına ve çatışmasına dayanmaktadır.

filmde mustafa ural, kaçak duruma düşünce mesleği askerlik olan arkadaşı ilhan’a müracaat eder. ilhan’ın onun kaçmasına yardım etmemesi aracılığıyla, kurulu düzenin adamı olmakla muhalif olmanın farkı vurgulanmış olur. yine kaçaklığı sırasında evvelden beri tanıdığı agop’un çayhanesine uğrar. çay kıtlığı yaşanırken agop, ural’a çay ikram eder ve çayhaneye gelen görevliden onu sakınır. çayhaneye uğrayan bir işçi çocuk, ural’ı tanımayarak ve onun gıyabında “vatan haini” diyerek konuştuğunda agop, çocuğu böyle söylemekten men etmeye uğraşır. burada ideolojik mücadelenin temel problemlerinden “lümpen”liğe bir atıf vardır. lümpen işçi çocuğa karşılık, şuurlu agop kendisi için mücadele eden “halkın dostu” mustafa ural’ı savunmaktadır. yine ural’ı, odun alacak parası olmayan öğretmen arkadaşına ve “sınıf” kitabını imzaladığı, şair adayı öğrencisinin evine sığınmış buluruz, burada da aynı sınıfa ve ideolojik şuura sahip olmanın dayanışması vurgulanır. öğrencinin evindeki hala; ural’ı eve ders anlatmaya gelen bir öğretmen zannetmektedir. hala, her şeyden habersiz yani “ideolojik şuur” şöyle dursun, “aydınlanmamış” bir kimsedir.

filmde bir kaçağın üzerinden 1944’ün türkiyesinin idarî bakımdan içinde bulunduğu manzara çizilir. otoriter, baskıcı, yıldırma ve gözetleme araçlarıyla gündelik hayatın köşelerine kadar sinmiş bir “polis devleti”ni görürüz. ural, öğretmen arkadaşı cengiz’e tekrar sığındığında aralarında sağcı/turancıların da gözaltına alınmaya başladığına dair haberleri konuşurlar. bu diyalogla, devrin inönü’lü tek parti idaresinin oportünistliği ve herhangi bir ideolojik veya hukukî dayanak gözetmeksizin otoriter bir idare yürüttüğü vurgulanmış olur.

filmin sonlarına doğru subay arkadaş ilhan’ın, ural’ın karısıyla münasebet kurduğunu anlarız. ayrıca ural’ın geceleyin karşılaştığı polis basri’ye kendisini başka bir kimlikle tanıtıp polisin çocuğuna okulundaki derslerde yardımcı olacağına dair vaatle kimlik göstermeksizin ve güven kazanarak karakola düşmekten kurtulduğunu görürüz. polis basri, nihayet üçüncü karşılaşmalarında, ural’ın vaadini samimiyetle tutmasına rağmen, onun gerçek kimliğini fark etmiş olarak ve işini kaybetmemek uğruna karakola götürür. ilhan içten pazarlıklı, kötücül, arkadaşına ihanet eden biridir ama basri tanımadığı birine karşı dahi iyi niyetli, samimîdir. bu iki karakter üzerinden kurgulanan karşıtlık aracılığıyla iyi veya kötü olmanın tek başına bir şey ifade etmediği anlatılır. daha üst planda ve ideolojik anlamda, kurulu düzenin kurduğu zulüm mekanizmasının parçası olarak son tahlilde adaletsizliğe, haksızlığa ve “halk düşmanlığı”na âlet olunduğu vurgulanır.

filmin temel trajik vurgusunun “örgütlü mücadele” olduğunu düşünebilir miyiz? polis’teki işkencesinde ural’a, sorumlu yazı işleri müdürlüğünü yaptığı yürüyüş dergisindeki müstear yazarlar sorulur ve buradan hareketle ural’ın arkasında örgütlü bir yapı aranır, nitekim bu kadar uzun süre kaçabilmesi de ancak böyle mümkün olacaktır. halbuki ural’ın kaçaklığı boyunca kendisine yardım eden unsurların hiçbirisi örgütlü, hazırlıklı bir yapının parçası değildir. bütün unsurlar orada zaten bulunmaktadır: ural’ı arkadaşlık, mahallelik, meslek ilişkileri korur. hatta “halkın dostu”nu donup ölmekten sabah namazına giderek “halkın arasına” karışmak kurtarır. cami gibi halkın toplumsallaşma imkânlarına tesadüfen yönelir. örgütlü mücadelenin gücünü yanında bulamayan ural, örgütlü zulme teslim olan yakınlarının “ihanetine” uğrar.

filmin eleştirisi

filmin eleştirilecek yönlerine baktığımızda mustafa ural’ın memuriyetinin anlamının doğru değerlendirilmediğini görürüz. “bir memur maaşı ile” geçim derdinde takdim edilen öğretmen, gerçekte, o yıllarda rejimin ve “aydınlanma”nın bir neferi gibidir. kurulu düzenin bir unsurudur. ural’ı diğer öğretmenlerden ayıran ve onun ilerlemeci-aydınlanmacı rejimle ne türden bir çelişkiye düştüğünü gösteren bir unsura rastlamayız. bu filmin, belki de romanın, ideolojik varsayımlarını sorgulanır kılmaktadır. eleştiri konusu edilebilecek bir diğer husus, ki bu dolaylı olarak rıfat ılgaz’ın da eleştirisi sayılabilir, filmin temel trajik vurgusu örgütlü mücadeleye dairdir. ural, soğuktan sakınmak için sabah namazı vaktinin girmesi üzerine bütün gece dışarıda kalmaktan kurtulacak bir yol bulmuş olarak camiye gider. örgütlü bir mücadelenin yoksunluğundan ortaya çıkan trajedinin kahramanı, tesadüfen halkın “örgütü”ne yani camiye, caminin getirdiği toplumsallaşmaya dâhil olur. cami içerisinde çekingen ve yadırgı bir şekilde namaz kılan ural’ın bu tesadüften hareketle örgüt fikrine ve halkın toplumsallaşma yollarına karşı bir merak ve sorgulamaya giriştiğini görmeyiz. çünkü ideolojik bilinç, onu dostu olduğu halka karşı yabancılaştırmıştır. halbuki aynı bilinç durumu, bir bunalımın kapısını açar: halkın dostu olarak, halkın çıkarı için ve halkın taşımadığı bir bilinçle mücadele verirken halka yabancılaşma doğmaktadır. bu bunalım ya bir hiçliğe götürmekte veya halkı işbirlikçi, lümpen, oportünist ilân edip nihayet onu kriminalize etmeye sevk etmektedir.

 

(haziran-temmuz 2020 / kahramanmaraş)

 

mehmet raşit küçükkürtül

 

 

DİĞER YAZILAR

7 Yorum

  • Mustafa Toplama , 18/07/2020

    Değerli arkadaşım uzun yıllardır görüşemesek de yazılarını takip ediyorum. Kalemin güçlü olsun.

    • mehmet raşit küçükkürtül , 26/07/2020

      böyle bir vesileyle karşılaşmaktan memnun oldum, gelen günün giden gününden güzel olsun aziz arkadaşım. daha bugün birkaç eski fotoğrafla ismini andım, güzel bir tevafuk oldu.

    • Mustafa Toplama , 28/07/2020

      Kıymetli dostum memleketteysen sosyal mesafeli zamanlarda çay içip eskilerden konuşmak için vaktin olursa Maraş’tayım.

    • mehmet raşit küçükkürtül , 05/08/2020

      şu iki kanaldan haberleşebiliriz:

      https://twitter.com/ustadmcezbe

      gurgumlu@gmail.com

  • Sinoplu Diyojen , 16/07/2020

    M.R.K. yazılarını okuyunca kendimi toplumdan sıyrılmış, vapurla uzak adalara açılan Datçalı eski bir jön gibi hissediyorum.

  • Feyyaz Kandemir , 14/07/2020

    Sitede Mehmet Raşit Küçükkürtül imzalı yazı okumayı çok özlemişim. İnşallah daha sık okuruz bundan sonra.

    • mehmet raşit küçükkürtül , 15/07/2020

      senin yazını bekleyen bir okuyucu varsa yaz, denmiştir. kıymetsiz yazılarıma teveccüh eden, kıymet bulsun, teşekkür ederim aziz kardeşim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir