Birlikte Kurtulmak Mümkün

“Bir adamı sabah gördüğümde tesadüf olarak kabul ederim, öğlen aynı adamı bir daha görürsem kuşkulanırım. Akşam karşılaştığımızda tereddütsüz silahımı çekip vururum. Tesadüflere inanmam.”
Al Capone

Çağan Irmak, ‘Tamam mıyız?’ filmiyle toplumun kuytu hafızasında unutulmuş gamsızlığımıza bir neşter vuruyor, ama nazikçe kavrıyor bu bıçağı, samimice. Senaristliğini kendi üstlendiği filmin konusuna bir bakalım: Hayatındaki seçimleri, Temmuz’u babası ile karşı karşıya getirir, maddi hiçbir destek beklemeksizin kendi hayatını yaşamak isteyen ve evinden ayrılan Temmuz, ruhunu meslek olarak seçtiği heykeltıraşlıkla arındırır. Hayatını devam ettirmek için çocuk romanları için çizerlik yapan Temmuz’un hayatı, sevgilisinden aldığı bir e-mail ile allak bullak olur. Sevgilisi tarafından terk edildiğini öğrenen Temmuz aynı zamanda da işini kaybetmiştir. Temmuz, dibe vurmuş, yaşama küsmüştür. İhsan ise, bedensel dezavantajı sebebiyle, hayatını annesine bağlı yaşamak zorunda genç bir adamdır. Gerçekleştiremeyeceği hayallerinin yanı sıra, annesinin sırtında bir yük olmaktan da mutsuz olan İhsan’ın kurtuluşu ile ilgili tek bir fikri vardır. Ta ki Temmuz’la karşılaşana dek… Temmuz ve İhsan hayatlarının çöküşünde, dibe vurdukları bir anda karşılaşır ve bu karşılaşma Temmuz’u hayatı, sanatı, umudu yeniden tanıyacağı, İhsan’ı ise hayata yeniden tutunacağı bir dostluğa, başlangıca sürükler. Farklı iki yaşamın birleşmesine sebep olan bu ‘rastlantısal’ buluşma Temmuz’u İstanbul’un hiç bilmediği bir köşesine ve hiç tanımadığı bir ailenin içine sokacaktır.

Melodram çizgisini istikrarlı bir şekilde sürdüren Çağan Irmak filmlerinde sosyal hayatın içinde bir gerçeklik olarak yer alan aile ilişkilerini kullanmayı seçen bir yönetmen. Özellikle ‘Babam ve Oğlum’da başat durum olan baba-oğul çatışması burada da karşımıza çıkıyor. Belki de Türk aile yapısında bulunan, babaların oğullarıyla olan mesafeli ve gerilimli ilişkilerine dokunmak istiyor. Baba-oğul restleşmesinin her iki taraf açısından da sancılı bir hayatı ve süreci doğurduğunu gösteriyor. Bu karşılıklı durumun aile içinde başlayan ve koca bir hayatı ören büyük yapbozun müsebbibi olması ise filmin detaylarından.

Filmde büyük çatlaklar yaşayan, birbirinden bağımsız iki farklı hayatın aslında birbirlerinin emniyet valfi olabildiğine şahit oluyoruz. Bir sanatçı olan Temmuz’un buhrana itilen dünyasını ve derbeder ruhunu bir engelli olan İhsan’ın o ‘eksik’ bedeninde nasıl da tamamladığını görüyoruz. Gerçek yaşantılar üzerine kurulu bir hikâyeden yola çıkılmış burada. Çağan Irmak, toplumda insan genlerine işlenmiş bir hastalık olan; bizden olmayanın, onu değersiz kılmanın, yok saymanın yakasını düzeltmiş bu filminde.

İçimdeki Deniz’i izleyenler bilir; 2004 yapımı bu İspanyol filminde Javier Bardem‘in dingin ve sahici oyunculuğuyla meseleyi muhatabına aktarır. Film ötenazinin tartışıldığı bir serim üzerinden akar ve meseleye kendi içinde ciddi sorgulamalarla yaklaşır. ‘Tamam mıyız?’ filminde ise bizden bir kültürün, toplumsal bahislere dozunda girdiği sahnelere tanık oluyoruz. Filmde Temmuz karakterini canlandıran Deniz Celiloğlu ile İhsan karakterine hayat veren Aras Bulut İynemli‘nin performansları ise başarılı. Doğal oyunculuklar ve gerçekçi refleksler yer alıyor sahnelerde. Bu ikilinin uyumu, filme izleyicinin inanması için en büyük sebebi teşkil ediyor. Zuhal Gencer Erkaya‘nın içselleştirilmiş anne rolü ise yine filmin artılarından.

‘Tamam mıyız?’ın önemli pasajlarından biri olan “Benim gerçeğim düşlerimdir!” sözü ise şair ruhunu yakalamış insanlar için önemli bir liman. Kendine özgü kişiliklerde neşet eden sanatçı duyguların, ruhsal zenginliğin de ayrıcalıklığı vurgulanmış.

Hoş, filmden çıktıktan sonra bir kazanımla devam ediyorsunuz hayatınıza. Bencilleşmenin kötücül bir eylem olduğunu biliyorsunuzdur artık ve insan gibi bakabiliyorsunuz her şeye. Şehir hayatıyla taktığımız ‘ben’ gözlüklerini bırakıp omzumuzdaki yüklerin ağırlığını hissediyoruz caddelere vardığınızda artık. Ele alınan kimi konuların üzerine gidilmemesi filmde bir boşluk havası oluşturuyor. Senaryodaki aceleciliklerin ve kimi soruların cevapsız kalması ise film lezzetini ekşi bir tada bürüyor. Akışta yer yer abartılı diyalogların yer alması da filmin bazı eksiklikleri olarak konuşulabilir ama Çağan Irmak, ‘Tamam mıyız?’ ile en azından Türk sinemasına olgun ve yenilikçi bir tezi ilhak ediyor.

‘Tamam mıyız?’ın engelli sahnelerinde ise kolları ve bacakları olmayan İhsan rolü için çok ciddi çalışılmış, bunu rahat anlayabiliyoruz. Gerek greenbox teknolojisi gerekse 3 boyut modellemeleri filmde iyi öğütülmüş teknolojik katkılar.

‘Tamam mıyız?’ Çağan Irmak sinemasının özgün seslerinden biri olarak gönül rahatlığıyla gidilmesi gereken filmlerden biri.

Abdullah Karaca


TAMAM MIYIZ?
Senarist – Yönetmen: Çağan Irmak
Oyuncular: Deniz Celiloğlu, Aras Bulut İynemli, Zuhal Gencer Erkaya, Sumru Yavrucuk, Gürkan Uygun, Aslı Enver
Müzik: Aytekin Ataş
Yapım: 2013 Türkiye
Tür: Dram
Süre: 92 dk

DİĞER YAZILAR

4 Yorum

  • ayse , 30/07/2016

    Filmde, sona kadar neredeyse özenle gizlenen ve sonuç bölümüne yakin, bir supriz gibi karsimiza cikan temmuz karakterinin eşcinsel olma durumu ve baba ogul arasindaki gerilimli iliskinin bu sebepten ortaya cikmasi kanaatimce es geçilmemeli. Ve ozellikle aci ceken, eksik, toplum tarafindan ( babasi da dahil) kabullenilmeyen ihsan ile meselesini sonradan kavradigimiz temmuzun ayni kefeye konulmasi, diger bir deyisle ‘engelliye ve escinsele ayni muamele yapiliyor’ fikrinin alttan alta verilmesini icime sindiremedim. Babam ve oglum’ da da ayni sıkıntıya sahip cagan irmak, senaryolarina sanki oedipus kompleksini ufak ufak yerlestirmis. Cok saygi duydugum bir hocam bu yonetmenin hollywood dan iyi beslendigini soylemisti ( yapisal anlamda ) bu fikre katilmamak elde degil. Filmin sonunda temmuzun annesinin, ihsanin babasina ve babasinin arkadasina verdigi cezalar kadinin gucu olarak bize sunuluyor. Halbuki ihsanin annesi de bir kadin ve siddete ugruyor. Yani aslinda guclu olan kadin degil bu filmde, guclu olan para.

    Yine de ihsan in vucut dekoruna hayran kalmamak elde degil, gayet basarili. Ve keske okumak icin – hakan gunday i kirmak adina da olsa- kinyas ve kayra’ yi degil de tema bakimindan daha benzer bir kitap secilseymis

  • bamsıbeyrek , 04/09/2014

    ancak filmde yer alan gizli tehlikeye de dikkat çekmek isterim toplumumuzda normal karşılanmayacak olan bazı nedenlerden dolayı ortaya çıkan bir baba oğul çatışması var

  • tevafuk , 04/09/2014

    Tv` ye cok nadiren bakarim, bu aksam da onlardan biriydi. Bu filmden on dakikalik bir kesit izledim sadece. Daha devam edecektm ama aksam namazi vakti girmisti. Namazdan snra da aklima gelmedi nedense. Neyse yani simdi burada bu yaziya rastlayinca sasirdim. Aslinda aduketlere bakmak icin girmistim. Siz de filmi anlatmissiniz guzelce, iyi oldu. Tevafuklari severim, keske daha cok olsa hayatimizda. Ve abdullah karacanin kaleminin safha safha nasil gelistigini yazilardan gorebiliyoruz…

  • korsan seyirci temsilcisi , 05/12/2013

    çağan ırmak’a gıcık olduğum halde “içimdeki deniz”e bir gram benzemesinin hatırına nete düşer düşmez izleyeceğim…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir