“hadi yine sen savaş
sen kurtar onurumuzu filistin”
hepimizin yerine bir pazar kahvaltısında
dünya çizgi filmlerini ağırlarken masaya
tüm çocukları topla etrafına tüm batı çocuklarını ama
ilk ders katlanmak olsun
en zalim yerinden dünyaya
onurumuzu sen kurtar filistin
büyük istilaların rüzgârı altında
medeniyetin gök renkli taçlarıyla
imkânsızlık yağmurlarımıza aldırma
tut ve fırlat göğsümüze neyi kaybettiysek
tut ve fırlat paslı çividen farksız duygularımıza
hem hazırız seni kurtarmak için tivit atmaya
hazırız heşteglerle yaranı sarmaya
başka yolu yok, yok ötesi vicdanımızın
sustukça içimizdeki şarkı hatırlatıyor kendini
dönüş ancak o’na, yalnız o’na
yine de söyler misin filistin:
nasıl dönülür eve ayın on dördü gibi bir yarayla?
biz de azalıyoruz üçer beşer
efendimizin gelişinden bu yana
kollarımız ayrılıyor bir kışa girer gibi
kalbimiz ve aklımız sonar
öyle bir azalış ki filistin
hangi taşı kaldırsak
gerekçesi imana varıyor her nefesin
öfkesini kukla yapanların bahçesinde
yuvarlandıkça yuvarlanan bir kartopu
duyuyor mu
ubeyde’nin vadedilmiş kimliğini
limonu ve karpuzu yaratan hatrına
bizi de kurtar ey ubeyde!
burada, üç tarafı siyonizmle dolu kalbimiz
görkemli bir keder
bekliyor insanlığın kış saatinde
bekleyecek
belki açılsa yeryüzü yazılsa iman yasaları yeniden
bir çevrilse insanın kapağı, okunsa
nice filistin dökülecek sıcacık rüyalara
kurtaracak onurumuzu
o kurtarmak ki toprağı yeniden tene geren
dünyanın tüm pazarları ayrılırken bir bir
yatsının vakti uzuyor her kapı çalışında
bir yüceliğin göstergesi, toprağın yeşermesi bu
yine de cennet
armağan edilirken zeytin ağaçlarına
ey ayna ya da ölü!
zulmedenler oldum de ve tesbihi çek:
mûsâ hakikattir firavun nefs
filistin diriliştir israil ateş
Şiir: Sinem Çağlancı
Çizim: Bahadır Dadak